Yeni sezon öncesi yapılan değişiklikler Formula 1'i nasıl etkiledi? Serhan Acar'ın kaleminden...
Formula 1’de, belki de aynı anda yapılan tarihin en büyük teknik değişikliklerinin ardından, 2014’le beraber yepyeni bir çağ başladı. Turbo motorlar, enerji geri kazanım hibrid sistemleri, elektronik kontrollü arka frenler, yakıt akış ve toplam yakıt limitleri, 8 ileri oranları değiştirilemeyen vites kutuları, daralan ön kanatlar, etkisi azaltılan arka kanatlar… Bu değişikliklerden herhangi birisinin yapılması bile, takımlar için başlı başına bir mücadele anlamına gelirken; biz bunların hepsine aynı sezonda tanıklık ediyoruz. Dolayısıyla Formula 1’in bu yeni formülünün iyi ya da kötü yanlarını değerlendirirken, olaya pek çok noktadan bakmamız gerekiyor; çünkü ortada çok bilinmeyenli yeni bir denklem var.
Şu ana kadar dört yarışı izledik; heyecan açısından Avustralya ve Malezya vasat, Bahreyn müthiş, Çin makul bir yarışa sahne oldu. Geçen seneki yarışları hatırladığımızda, heyecan açısından aşağı yukarı benzer bir seviyenin yakalandığını söyleyebiliriz. Yani yeni formülün, sporun heyecanın öldürdüğüne dair yapılan yorumlar, şu anda tam anlamıyla gerçeği yansıtmıyor. Hatta biraz şartların da denk gelmesiyle, Bahreyn GP’sinin, 2013’teki tüm yarışlardan daha heyecanlı geçtiğini söyleyebiliriz.
Yeni formülün, haklı olarak en çok eleştirilen yanı motor sesinin çok kısık olması. Aslında 2.5 sene evvel turbo motorlara geçiş kararı alındığından beri yapılan olumsuz tahminler, bir bakıma doğru çıktı. Sesin düşük olmasının iki temel nedeni var. Motor sesinin seviyesini belirleyen en önemli iki parametre, motorun çevirdiği devir sayısı ve egzozdan çıkan gazın enerjisi. Turbo motorlarda devir limiti 15.000 d/dk olarak belirlense de, 100 kg/saat’lik benzin akış limiti nedeniyle, motorların 12.000 devirden sonrasını çevirmesinin bir manası olmuyor; çünkü bu noktadan sonra daha fazla güç alamıyorlar.
İkinci parametre olan egzozdan çıkan gazların yaklaşık üçte ikisi, turboyu çevirmek için kullanılıyor. Dolayısıyla çıkan egzoz gazı, geçen yıla oranla yaklaşık üçte bire düşmüş vaziyette. Bu nedenle de 18.000 d/dk ile kulaklarımızı sağır eden 2.4 litre V8 atmosferik motorların çok uzağındayız ses olarak. Sporun yönetici organı FIA ve ticari hakların sahibi FOM, F1’in en çekici taraflarından birisi olan motor seslerini iyileştirebilmek için, takımlarla beraber bir çalışma yapmaya başladı. Bana kalırsa, bu iki temel nedenden ötürü geçen seneki seslere ulaşılamasa da; en azından bir miktar iyileşme sağlanabilir. Yayın ekibinin sesi daha iyi algılayıp yansıtmasıyla ilgili teknik bir çalışma da yapılabilir. Öte yandan, yarışlar heyecanlı ve çekişmeli geçtiği müddetçe bir süre sonra bu sese de alışabiliriz. Bahreyn yarışında öyle müthiş bir mücadele vardı ki, motor sesinin düşüklüğü ile ilgili kimse şikayet etmedi.
Bahreyn nefes kesen bir mücadeleye sahne oldu!© DPPI
Bir diğer büyük eleştiri konusuysa, harcanan benzinle ilgili olarak getirilen sınırlamalar ve Ferrari başkanı Luca Di Montezemelo’nun ‘F1’i bir taksi sürüşüne’ benzetmesi. Evet, bu seneki otomobiller geçen yıla göre ortalama üçte bir oranında daha az benzin harcıyor. Otomobil sporlarında, her bir kilogram fazla ağırlık, daha yavaş kalmak demek. Dolayısıyla bugünkü kadar konuşulmasa da, F1’in en limitsiz yıllarında bile, yakıt tasarrufu yapılıyordu. Eskiden sıralama turlarında kimin kaç kilogram benzinle piste çıktığını merak eder dururduk, hatırlayın. Uluslararası Otomobil Federasyonu FIA, artık F1’in bir tüketim çılgınlığı gibi gözükmesini istemiyor. Hem çok hızlı gidilen, hem de enerjinin çok verimli bir şekilde kullanıldığı bir seri yaratmak hedefindeler.
Geçen sene harcanan üçte bir oranında fazla benzin yerine, aynı enerji, bu seneki gelişmiş hibrid sistemlerden kazanılıyor. Mercedes pilotu Rosberg, ‘benzin tüketimine dikkat etme açısından geçen seneyle benzer bir seviyede olduklarını’ dile getirdi. Hatta Williams’ın , Malezya’dan itibaren 100 kilogram limitten daha az bir benzinle yarışlara başladığı bile söyleniyor. Bu konuda, motor üreticilerinin yeni motorları geliştirmesi, yeni motor haritalarının kullanılması ve hibrid sistemlerin verimliliğinin artmasıyla beraber çabuk bir ilerleme kaydedilecektir.
Formula 1’in geçen seneden yavaş kaldığı yönündeki eleştiriler ise, an itibariyle haklı gözüküyor. Gerek yarış içindeki en hızlı turlarda, gerek yarış temposunda ortalama 3 sn/tur kadarlık bir yavaşlama var. Bu hız farkında, lastiklerin geçen seneden daha sert olması, otomobillerin 2013’e göre neredeyse 50 kilogram daha ağır olması ve egzozla beslenen dizüförün yasaklanması gibi üç temel neden var. Zaten sadece ağırlık farkı bile tur başına neredeyse 1.5 sn demek. Tüm bunlar göz önüne alındığında, büyük gelişme potansiyeliyle beraber Aradaki bu hız farkının da, sene sonuna kadar kapanacağı söylenebilir. Muhtemelen 2015’te de F1, 2013 hızlarını yakalar. Zaten her zaman için F1’n en etkileyici yönlerinden birisi de ‘inanılmaz gelişim hızı’ değil midir?
Özetle bu yeni dönemi tam olarak değerlendirmek için, öncelikle 2014’ün gidişatını görmeliyiz. Bakalım önümüzdeki yarışlar neler getirecek?
Serhan Acar