Kendine ait balon için yaşayan Formula 1 sirkinin, birkaç kilometre ötesinde yaşananları görmezden gelerek gittiği Bahreyn GP’sinin podyumun bu sezon için yeni yüzlerle doluydu. 2012′deki ilk yarışını kazanan Sebastian Vettel, iki yıllık aradan sonra F1′e dönen Kimi Raikkonen ve F1′deki ilk podyumuna çıkan Romain Grosjean, sadece bu yarış için değil, 2012′nin şu âna kadar yapılan dört yarışı için de önemli bir istatistiğe katkıda bulundular: Yaklaşık 30 yıldan sonra ilk kez ilk dört yarışı dört farklı takımdan dört farklı pilot kazanmış oldu. Ayrıca toplam 12 podyum pozisyonunu da 8 farklı pilotun kazanmış olması, 2012′nin çok tuhaf bir sezon olduğunun altını çiziyor. Şu anda Fernando Alonso’dan Kimi Raikkonen’e, Nico Rosberg’den Mark Webber’e kadar herkesin şampiyonluk şansı var. Peki bunun sebebi ne?



Pirelli F1′e döndüğünde, şirket olarak ondan istenen şeyin, pist üzerindeki yarış şovunu geliştirecek bir lastik hamuru ve stratejisi olduğunu söyledi. Buna karşılık olarak da artık son zamanlarında traktör tekerine dönen Bridgestone’un kaya lastiklerinin aksine, çabuk aşınan yeni tip lastik hamurunu F1′e soktu. Sollamanın en büyük sorun olduğu Formula 1 yarışlarının bu hayati rolünü yeniden kazanması için getirilen DRS ile birlikte Pirelli lastikleri, 2011 sezonunun yarışlarını son yıllarda izlediğimiz en güzel yarışlar haline getirdi. Bazen aşırı bir yapaylığa sahne olsa da, geçen sezon enfes yarışlar, enfes mücadeleler izledik. Sebastian Vettel haricindeki tüm grid, DRS ve Pirelli sayesinde bize unutulmayacak yarışlar sundular.

2012 yılındaysa Pirelli, şovu biraz daha geliştirmek adına lastik hamurlarını biraz daha yumuşatarak, birbirini takip eden iki hamur arasındaki farkı azalttı. Böylece pit-stop stratejilerinin biraz daha çeşitlenmesini umuyordu, nitekim böyle de oldu. İlk dört yarışta farklı pit-stop stratejileri denenmesinin yanı sıra, yarış lastiği olarak da bazı takımlar asıl hamuru, bazıları da opsiyon hamurunu tercih ettiler. Ancak bu yıla özgü bir şey var ki, şu âna kadar yapılan yarışları, hiç görmediğimiz bir şekle sokuyor: Çalışma aralığı. Bu sezon kullanılan Pirelli lastiklerinin, İngilizcede “sweet spot” denilen, Türkçeye motamot çevirirsek “tatlı bölge”, biraz daha anlamlı çevirirsek, “en iyi sonuç” alınacak özel bir çalışma aralığı var. Farklı pist sıcaklığı, farklı asfalt özellikleri ve farklı lastik hamurlarının, on iki farklı takımın yirmi dört farklı sürücüsünü düşündüğünüzde “en iyi sonuç” alınacak bu aralığı bir anlamda rastgele hale getiriyor. Bir yarışta McLaren, diğer yarışta Lotus bu aralığı yakalayabilip lastiklerden maksimum verimi elde edebiliyor ve bunun neden böyle olduğunun hiçbir açıklaması yok.

Bernie Ecclestone’ın, yarışları zevkli hâle getirmek için bundan birkaç yıl önce gündeme getirdiği, pisti rastgele sulayıp ıslatma fikri ne kadar yapaysa, lastiklerin de yarış sonuçlarına bu denli etki etmesi o kadar yapay. Geçen sezon, DRS ve Pirelli elbette yarışları değiştirip sollama sayısını artırdı, ancak eninde sonunda hızlı olan takım ve sürücü en tepede yer alıyordu. Bu sezon ise artık en hızlı takım diye bir şey yok. O hafta sonunda lastiklerin verimli kullanma aralığını kim bulmuşsa, o takım/sürücü yarışı kazanıyor ve bunun neden olduğunu kimse bilmiyor. Bu biraz piyangovari bir Formula 1 yaratmış oluyor açıkçası. Takımlar, milyonlarca doları eninde sonunda tur başına sadece 0,1s’lik aerodinamik fark yaratmak için harcamış oluyorlar, ancak lastikleri kullanamadıkları zaman tur başına 2 saniye kaybettikleri sürece, bu yarışların bir anlamı olmayacak ne yazık ki. Geçen yarışta Raikkonen, 2. giderken iki turda 14.’lüğe gerilemişken, bir hafta sonra aynı Raikkonen, yarışı kazanabilecek bir konumda 2. sırada bitirdi. Lastik lastik lastik… Şu anda tek konuştuğumuz konu bu ve bana biraz abartı gelmeye başladı artık söz konusu durum.

Michael Schumacher’in Pirelli’ye getirdiği eleştiriler de çok ilginç. Benim bahsettiğim konu bu değil, ama Schumacher’in sözleri de ciddi anlamda düşündürücü. Pilotların lastikleri zorlayamadıklarını biliyordu, ancak neredeyse tüm yarış boyunca lastikleri zorlayamadıklarını öğrenmek, bunu da daha önceden belirlenen ve lastikleri koruyacağı düşünülen tur derecesine uyarak yapıyor olduklarını bilmek biraz şaşırttı beni de. Sadece o da değil. SKY’ın yorumcusu, eski pilot Martin Brundle da, Sky Sports sitesindeki blogunda benzer şeyler yazdı. Bahreyn dönüşünde uçakta, biri eski dünya şampiyonu biri de yarış kazanmış iki pilotla konuştuğunu ve, “Bu arabaları nenem bile sürer!” dediklerini söyledi. Benzer ifadeleri diğer pilotlardan da duyduk. Rosberg’ün, bir hafta önce müthiş bir performans gösterdiği sıralama turlarında, bir hafta sonra ancak beşinci olabilmesini sadece pist sıcaklığıyla açıklayabilir miyiz, bilmiyorum. Kâğıt üzerinde Bahreyn, en az Çin GP’si kadar Mercedes’in pistiydi, ancak buna rağmen Rosberg, pol pozisyonu mücadelesi veremedi.

Pirelli, Schumacher’in eleştirilerine karşılık vererek, bir anlamda Alman pilota laf da sokarak, herkes aynı lastiklerle yarışıyor, dolayısıyla Schumacher de lastikleri kullanmasını öğrensin minvalinde bir çıkış yaptı. Tabii bundan sonraki haftalarda bu tür şikayetlerin artması durumunda Pirelli’nin geri adım atmayacağını da bilmiyoruz. Sonuçta İtalyan firma, F1 şovunu geliştirmek adına üzerine düşen her şeyi yapacağını birçok kez söylemişti, dolayısıyla tüm F1 camiasından böyle bir istek gelirse, Pirelli’nin de buna kayıtsız kalacağını sanmıyorum. Evet yarışlar çok keyifli, evet Pirelli’nin bunda payı büyük, ancak yarışların sonuçlarının önceden tahmin edilememe güzelliğinin bir rastgeleliğe indirgenmesi, buradaki sürpriz mefhumunu piyangoya dönüştürüyor. Belki de sezon ortalarına gelindiğinde takımlar lastikleri daha iyi anlayacaklar ve buradaki bahis de tarihe karışacak. Hemen sonuca varmamakta bu yüzden biraz tedirginim, o nedenle Avrupa sezonunun ortasını beklemekte fayda var.

Yarışa gelirsek… Red Bull’un bir hafta içinde bu denli farklı bir performans göstermesini, sadece biz değil Red Bull da beklemiyordu. Uzun düzlüklerin yoğun olduğu Bahreyn’de, 10km/s’lik son sürat dezavantajı bulunan bir takımın hem pol pozisyonu alması hem de yarışı kazanması gerçekten önemli bir sonuç. Tabii burada hem Raikkonen’in hem de Lotus’un hatalarını da anmakta fayda var. Farklı stratejilerde yarışan Grosjean ile Raikkonen arasındaki mücadeleyi dört tur boyunca izleyen Lotus pit duvarı, bana kalırsa hatalı bir karar vererek Raikkonen’in Vettel’e yaklaşma şansını heba etti. Raikkonen, Grosjean’ın aksine Q3′e kalamadığı için kullanılmamış bir sürü set lastiği vardı, dolayısıyla onun stratejisi, Grosjean’ınkine göre daha teorik olarak zaten hızlı olan stratejiydi. Dolayısıyla Grosjean’ın hemen Raikkonen’e yol vermesi ve yarış birinciliği konusunda daha şanslı olanın önünün açılması gerekirdi. Böylece bir fırsat tepilmiş oldu. Raikkonen’se, öncelikle Massa’ya geçilirken yaptığı hatayla, sonra da Vettel’e denediği tek atakta biraz çekingen davranarak frene basmasıyla fırsatları harcadı. Vettel’in, geçilmemek için son anda sağa kırdığı direksiyonu, henüz üzerindeki tozları atamayan Buz Adam’ı biraz çekindirmiş olmalı. Bu hareket, Vettel’e yarışı getiren hareket oldu açıkçası.

Force India, di Resta’yla iki pit-stop deneyerek çok değerli puanları hanesine koydu. Sauber’in, Malezya’da aldığı sürpriz ikincilikle gelen gani gani puanlar, orta grubun moralini epey bozmuştu zira büyük takımların ilk 6-7 sırayı aldığı yarışlarda, küçük takımlar en fazla 3′er-4′er puan alabiliyorlar. Dolayısıyla Sauber’in tek yarıştan 18 puan çıkarabilmiş olması, bu anlamda orta grubu biraz endişeye teşvik etti. 5-6 yarışlık puanı tek yarışta çıkardıkları için, Force India, Williams ve Toro Rosso gibi ekipler bundan böyle Sauber’e en az puan şansı vererek, kendileri de en fazla puanı almaya yönelerek hareket etmek durumundalar. Malezya’nın aksine bu yarışta Sauber’in yokları oynaması da bir anlamda bu hafta sonuna özel bir durum, tıpkı McLaren’in lastiklerle çok büyük sorunlar yaşaması gibi. Yarışı lider grubun neredeyse 1 dakika gerisinde bitiren Hamilton, McLaren pit ekibinin büyük yanlışlarına mahkûm olsa da, hız anlamında ne Avustralya ne de Malezya’daki performansla ölçüşebildi. McLaren’in hem bu lastik sorununu hem de pit sorununu acilen çözmesi gerekecek. Bu nedenle de, daha önce yarış sürücülerini Mugello’ya götürmeyeceklerini duyuran McLaren’in, bu kararından vazgeçebileceğini düşünüyorum. Ferrari, Alonso ve Massa ile testlerde olacak, keza Sauber de yarış sürücülerini kullanacak. McLaren, bu durumda böyle bir hata yapmamalı.

Bu yarışla ilgili söylenecekler şimdilik bu kadar. Ben şehir dışında olduğum için Sinan’la vidcast yapamadık, ama testler sonrasında yine bir vidcast yapmayı planlıyoruz. O zaman kadar, kendinize iyi bakın.

Etiketler: bahreyn gp, büyük yarış, kimi raikkonen, lotus, red bull, romain grosjean, sebastian vettel, sıralama turları

Ali Ünal