Merhaba, hayalimdeki 2022 rüya takvimini gerçek hayattaki koşullara bağlı kalmadan oluştururken öncelikle belirlediğim bazı hipotezlerden bahsetmek isterim ve bu hipotezlere göre bir rüya takvim oluşturacağım:
Takvimde maksimum 21 yarış bulunacak.
Her kıtada en az 1 yarış, her ülkede sadece 1 yarış bulunacak.
Tüm pistler FIA Grade 1 sertifikasına sahip olacak (sadece 1 istisna var). En son FIA yarış pisti lisans belgesi 15 Aralık 2020 tarihinde basılmış olmasına rağmen; COVID pandemisi sebepli bazı pistler (Sepang, Montreal, Monaco vs.) FIA Grade 1 lisanslarını yenileyemediği için 2 Mart 2020 tarihli FIA yarış pisti lisans belgesi içindeki Grade 1 lisansı alan pistler de dikkate alınacaktır.
F1 pilotlarının aynı zamanda Triple Crown mücadelesine girebilmesinin nispeten daha kolaylaşması için Indy 500 sıralama/yarış haftalarında ve Le Mans 24 saat yarış haftasında hiçbir F1 yarışı düzenlenmeyecek. Indy 500 sıralama günü tahmini 22 Mayıs, yarış günü 29 Mayıs, Le Mans 24h yarış günü 19 Haziran olarak baz alınmıştır.
Sezon öncesi testleri takvimde bulunmayan bir pistte ya da takvimde bulunmayacak bir layoutta yapılacak.
Zandvoort, Jeddah, Hanoi pistlerinde halihazırda gerçekte bir yarış görmediğimiz için bu pistler hakkında önyargılı olmak doğru olmayacaktır ve dönüşümlü olsa bile takvime sokulmuştur. (Miami pisti ise her ülkede 1 yarış kriteri gereğince takvime sokulmamıştır.)
Sezon Öncesi Test Pisti-1 (Circuit de Barcelona-Catalunya): Barcelona her ne kadar sıkıcı yarışlara ev sahipliği yapsa da yavaş virajlar, orta hızlı virajlar ve yüksek hızlı virajları bir arada bulunduran; ufak tefek de olsa yükselti değişimine sahip, takımların aerodinamik ölçülerinin anlaşılması için aslında ideal bir pist. Gene Şubat sonu/Mart başı aslında soğuk hava olduğu için en müthiş vakit değil, 2018’de kar da yağdı; ama takımlar pistin bu karakteristiğinden ötürü özellikle burada test yapmak istiyorlar. Bu ideal özelliklerden dolayı 3-4 günlük sezon öncesi testlerinin başlaması için gene Barcelona’dan daha ideal bir yer yok.
Sezon Öncesi Test Pisti-2 (Sakhir Endurance Layout): İlk yarıştan 1 ya da 2 hafta öncesinde bir pistte daha 3 günlük sezon öncesi test denenebilir. Lojistik masrafları kısmak için bu test de Bahreyn’de alınabilir; ama bir şartla. 5.412 km’lik GP layout’u değil 2010 Bahreyn GP’de de kullanılan 6.299 km’lik Endurance Layout kullanılacak. Hali hazırda GP layoutunda bile bolca düzlükler, orta hızlı virajlar ve yüksek hızlı virajlar bulunmaktayken; Endurance Layout’ta ayrıca bulunan yavaş hızlı virajlarla (T7-T8-T9-T10-T11) birlikte aslında takımların aerodinamik ölçümleri/testleri için daha ideal bir layout ortaya çıkmakta. Bununla birlikte Bahreyn’de de Barcelona’ya kıyasla hava sıcaklığı ve pist sıcaklığı daha ideal; evet burada da kum fırtınaları takımların işlerine aksilik çıkartabiliyor, ama en azından kar yağışı ya da yağmur riski de yok.
Bahreyn GP (Sakhir GP Layout) - 27 Mart: 2021 sezon başlangıcıyla da gördük ki aslında Sakhir pisti açılış yarışı için Albert Park’a göre daha heyecan vaat ediyor. Bununla birlikte Sakhir’de düzlüklerinin bolluğuyla birlikte de bolca geçiş imkânı da görmekteyiz. 2014 sonrasında yarışın ışıklar altında yapılması da Singapur’la birlikte Bahreyn GP’ye kendince has bir karakter kazandırdı. 2021 sonrasında Albert Park’ta yapılacak değişiklikler işe yarayabilir, 2022 kurallarıyla birlikte orası da daha heyecanlı olabilir. Ancak gene de takvimde biraz artık değişiklik yapılması gerektiğini ve açılış yarışı olarak Avustralya GP’den ziyade Bahreyn GP’yi görmemiz gerektiğini düşünüyorum.
Hindistan/Suudi GP (Buddh/Jeddah) - 3 Nisan: Hindistan’daki F1 yarışları 2011-2013 arasında aslında çok da başarılı olamadı; ama o dönemden bu yana F1 yönetimi de çok değişti. Buddh pistinin bulunduğu Uttar Pradesh eyaletindeki vergi kolaylığının sağlanması şartıyla da birlikte; işin pazarlama ve coğrafi dağılımı kısmına bakıldığında Hindistan’a bir şans daha verilebilir. Buddh’a gelince de aslında iki tane uzun düzlüklü akıcı bir ilk sektöre sahip olan, pilotların da beğendiği biraz underrated kalan bir pist. Suudi Arabistan GP’ye gelirsek; ülke imajından ötürü bu yarış fanlar tarafından çok eleştiri aldı. Cidde pisti layoutu da kaşık gibi garip bir şekle sahip olduğu ve gereksiz sayıda fazla viraj barındırdığı için fanlar tarafından çok beğenilmedi. Gene de gerçek bir yarış izlemeden bir pisti kesin yargılamanın doğru olmadığını düşünüyorum, hatta 2-3 yarış bile bir pisti direkt değerlendirmek için aslında çok yeterli olmayabiliyor. Pist cidden kötü de çıkabilir; ama 2023 yılı için Suudilerin yarışı kendi yapacakları gerçek bir yarış pistine alma planları da var. Spa’dan da uzun olacak bir pist üzerine plan yaptıkları uzun zamandır biliniyor. Bazı resimler biraz amatörce gözüküyor şimdilik; ama pist tasarımının gene de başarılı olacağını düşünüyorum. Gerek Suudilerden gelecek parayı gerekse de Hindistan pazarını kaybetmemek adına bu iki yarış dönüşümlü olarak düzenlenebilir.
Vietnam GP/Çin GP (Hanoi/Shanghai) - 17 Nisan: Vietnam’daki Hanoi cadde pisti her ne kadar F1 2020 oyununda beğenilmese de sadece bir oyun üzerinden pisti değerlendirmenin doğru olduğunu düşünmüyorum. Politik sebeplerden ötürü Hanoi’yi 2021 takviminde görmesek de pist halihazırda Şubat 2020’de bitirilmişken 2022 takviminde Hanoi yarışının nasıl olacağını görebilmemiz adına piste bir şans verilmesi gerektiğini düşünüyorum. Hanoi uzun düzlükleri bulunduran ilk iki sektörüyle ve S virajlardan oluşan üçüncü sektörüyle Bakü gibi kaoslu bir yarış da vaat edebilir bize; tabii pistten halen emin olamadığım için burayı da Çin ile birlikte dönüşümlü olarak kullanacağım. Şangay pisti kendi halinde bir pist olsa da aslında Tilke’nin underrated kalan pistlerinden bir tanesi; Shang pozisyonu gibi tasarlanan pistte uzun arka düzlük ve de sarmal gibi olan ilk virajlar aslında piste heyecan katıyor ve de pazarlama bakımından da her şeye rağmen F1’in dünyanın en kalabalık ülkesinde dönüşümlü olarak da bir yarış düzenlemesi lazım.
Japonya GP (Suzuka) - 1 Mayıs: Suzuka’nın günümüz F1’ine aslında Fuji kadar uygun olduğunu söyleyemeyeceğim, geçiş imkanları az, son zamanlardaki yarışlar da belki ahım şahım değil. Tüm bunlara rağmen Suzuka da kendine has orijinal ve de artık klasikleşmiş diyebileceğimiz bir pist ve de F1’de bulunmaya da devam etmeli. 8 biçimli layoutuyla, First Curve, Esses Curves, 130R gibi hızlı virajlarıyla ve de Spoon Curve gibi çok underrated kalan bir virajıyla Suzuka çoğu pistte olmayacak kendisine has viraj kombinasyonunu bulunduruyor. Böylelikle Suzuka, pilotların da sürmekten en çok zevk aldığı pistlerden biridir ve de Avrupa dışı klasiklerden biri haline gelmiştir, Japon taraftarların da rengarenk atmosferini görmek başka olmaktadır. Tek bir farkla; yarış artık bahar vaktine alınacak. Belki tribündeki fanlar için zor olacaktır; bu vakitler bir tık daha yağışlı olduğu için ilginç bir yarış görebiliriz ve de WEC ile MotoGP yarışları da Japonya’da Eylül-Ekim aylarında olduğu için F1’in bahara alınması daha çok talep yaratılmasını sağlayabilir.
Monaco GP (Monte Carlo) - 15 Mayıs: Monaco günümüz F1’i için uygun olmasa da; her şeye rağmen F1 Monacosuz, Monaco da F1’siz olmaz. F1’i bilmeyen birine F1’i sorduğumuzda aklına gelen ilk şeylerden biri şüphesiz Monaco GP olacaktır, bu bakımdan Monaco GP’nin havası diğer yarışlara göre çok daha başka. Ancak burada da bir sürpriz var, yarış artık Mayıs sonunda değil Mayıs ortasında yapılacak. Takvim hazırlarken en önemli hassasiyetlerden bir tanesi de F1 pilotlarının Triple Crown şansını denemesi için aslına Indy 500 ve Le Mans 24 saat yarışlarına da katılımına imkan oluşturacak biçimde hiçbir F1 yarışının Indy 500 ve Le Mans 24 Saat yarışıyla çakışmamasını sağlamak. Indy 500 yarışı da kendisine has prosedürleri olan, özellikle Memorial Day (30 Mayıs) haftasına denk gelecek biçimde tarih hassasiyetine sahip, yarıştan bir hafta öncesinde de sıralamaların düzenlendiği bir yarış. Hatta; 1970 yılına kadar Indy 500 yarışının haftanın hangi günü olduğuna bakılmaksızın direkt 30 Mayıs tarihinde düzenlendiğini de görebiliriz. Monaco GP’ye baktığımızda ise dünya çapında çok daha meşhur bir yarış olmasında rağmen daha öncesinde Mayıs’ın ikinci haftasında veya Haziran’ın ilk haftasında da düzenlendiğini gördük. Dolayısıyla da Monaco’yu Mayıs ortasına çekiyoruz.
Azerbaycan GP (Bakü) - 5 Haziran: Pilotların bir kısmının Indy 500’e katılmayı tercih ettiği; mekanikerlerin ve takım çalışanlarının ise dinlenme imkânı bulduğu 3 haftalık bir aranın sonrasında Bakü’ye gidiyoruz. Bakü hem F1 fanlarının yüksek hızlı/zorlayıcı pist arzusuna hem de Liberty’nin cadde pisti politikasına son derece uygun bir pist. Özellikle 2018 ve 2019 yarışları da hala akılda fazlasıyla kalıcı. 2020 takviminde de eksikliği en çok hissedilen pistlerden birisi oldu; 2021 takviminde bulunmasını da çok beklemiyorken seyircisiz olsa bile takvimde bulunacaklarını ve pisti hazırlayacaklarını açıklamaları sürpriz oldu. Belirtilen tüm bu sebeplerden ötürü de Bakü takvimde kalıcı olarak bulunmayı hak ediyor ve de İstanbul Park’tan bir önceki yarış olarak güzel bir double-header’ın (art arda yarışlar) başlangıcı olacaktır.
Türkiye GP (İstanbul Park) - 12 Haziran: Belki bu tercihimde Türk olduğum için çok da objektif olduğumu söyleyemeyeceğim; hatta olabildiğimce duygularımı katmayayım diye Bakü ile dönüşümlü yapmayı da düşünmedim değil. Gene de pistimiz İstanbul Park gerçekten güzel bir pist ve Sepang ile birlikte Hermann Tilke’nin en başarılı iki işinden biri. İnişli-çıkışlı yapısıyla, düzlükleriyle, ve de tabii meşhur kendine has 8. virajıyla İstanbul Park hem pilotların sürüş yapmaktan zevk aldığı bir pist hem de ilginç yarışlara ev sahipliği yapma potansiyeline sahiptir. Asfaltın daha oturmasıyla birlikte yol tutuşunun sağlanması sonucunda da F1 araçları sonunda ideal hızla pisti dönebilecekler. 2020 yarışı yağmurun da etkisiyle son zamanların en unutulmayan yarışlarından biri oldu; 2021 takviminde de son anda sürpriz bir giriş yapsa da son anda sağlıksal ve siyasal sebeplerden ötürü belirsiz bir tarihe ertelendi. Tüm bu faktörlerin etkisiyle Türkiye GP rüya takvim için heyecan dolu bir yarış olacaktır.
Avusturya GP (Red Bull Ring) - 26 Haziran: Geldik takvimin tek triple-header’ına. Bu triple-header’ı da yarışlar arası lojistiğin nispeten çok daha kolay olduğu Avrupa kıtasında yapmak ideal çözümdü, triple-header’a Avusturya GP ile başlıyoruz. Red Bull Ring aslında tur zamanlarının aşırı kısa olmasından ve çok az viraj içermesinden dolayı Red Bull Ring’i aslında o kadar sevdiğimi söyleyemem. Hatta 2005 senesinde planlanan eski Österreichring’den kalan bazı kısımlar ile birleştirilmiş layout planının halen hayata geçirilmesini arzuluyorum ve rüya takvimde de bu haliyle yer almasını yeğlerim. Bu sebeplerden ötürü de takvimi hazırlarken baya bir süre boyunca konumsal dinamiklerin de etkisiyle Red Bull Ring pistini Hungaroring ile dönüşümlü yapmayı düşündüm. Ancak tüm bunlara rağmen pist içindeki yükselti değişiminin fazla olması, dağ başında orijinal bir atmosfere sahip olması ve de son senelerde bir sürü heyecanlı yarışa ev sahipliği yapmasından ötürü Red Bull Ring pistini rüya takvimde kalıcı yapmaya karar verdim.
Almanya GP (Nürburgring/Hockenheimring) - 3 Temmuz: 2007-2013 senelerinde olduğu gibi Almanya GP gene kalıcı olarak; ancak iki pist dönüşümlü olarak rüya takvimde yerlerini buluyor. Hem Nürburgring hem Hockenheimring kökenleri olan, eski hallerinden günümüzde çok farklı olsa da o atmosferi halen ruhlarında bulunduran, sevilen pistler. Almanya yarışlarında mevsim fark etmeksizin sürprizli havaların ortaya çıktığını da unutmamak lazım; 2018-2019 Hockenheimring Almanya GP ya da 1999-2007 Nürburgring Avrupa GP gibi. Şahsen Nürburgring’i Hockenheimring’e göre biraz daha sevsem ve Hockenheimring’deki son iki yarış sebebiyle Hockenheimring’in biraz abartıldığını düşünsem de; Hockenheimring’i de direkt dışlamak da olmazdı. Mick Schumacher’in performansının başarılı olmasıyla da zamanında babası Michael Schumacher’in yarattığı etki ölçüsünde taraftar da çekecek yarışlar. İki pistin dönüşümlü olarak kullanılması rüya takvimin dinamizmi bakımından da en olurlu çözüm olacaktır.
İngiltere GP (Silverstone) - 10 Temmuz: F1’de olmazsa olmaz diyebileceğim 4 tane klasik pist var: Monaco, Sİlverstone, Spa-Francorchamps ve Monza. Dolayısıyla Silverstone da takvimde muhakkak durmalı. Kendisine has yüksek hızlı ve lastikleri zorlayan yapısıyla, uzun düzlükleri ve hızlı virajlarıyla; yükselti değişimi bulundurmamasına rağmen hemen hemen her sene Silverstone’da birbirinden heyecanlı yarışlar izlemekteyiz. Bununla birlikte Silverstone F1’in de aynı zamanda doğum yeri ve çoğu takımın fabrikasına da son derece yakın konumda yer almaktadır. Monza’daki kadar olmasa da çılgınca bir taraftar kitlesine de ev sahipliği yapan Silverstone’suz F1 takvimi düşünülemez bile. 2009 senesinde Bernie Ecclestone Silverstone yerine Donington Park’la anlaşma imzalasa da; 2008 küresel ekonomik krizi sebebiyle Donington Park pistinin yenilenememesi sonucu bu anlaşma son anda yatmıştı. Kaderin cilvesiyle Silverstone İngiltere GP’yi düzenlemeye devam etmişti. Kaderin cilvesi nasıl Silverstone’u F1’de tuttuysa F1 fanları da Silverstone olmadan F1 takvimi oluşturmak istemez.
Hollanda GP/Macaristan GP (Zandvoort/Hungaroring) - 24 Temmuz: Zandvoort’un modern halinde henüz yarış görmedik, Hungaroring ise fazla teknik ve de yavaş/dar olduğu, geçiş imkanlarının kısıtlılığı sebebiyle fanların geneli tarafından aslında çok beğenilmeyen bir pist. Gene de Hungaroring takvimde 35 senedir üst üste kaldı ki Monza haricinde şu anda bu kadar üst üste kalan başka bir pist yok. Dolayısıyla da Hungaroring nostajikleşen ve organizasyonel bakımdan da taraftar çekmede en başarılı olan pistlerden biri haline geldi. Zandvoort’a gelirsek dar diye eleştirilse de aslında pistin ilk kısmı tamamen 40 sene önceki düzenle hemen hemen aynı ve günümüzdeki F1 araçlarıyla da ilk sektör çok akıcı geçecek; çakıl kaçış alanlarının bolluğuyla da hata affetmeyen bir yapıya sahiptir. Zandvoort’ta belki çok geçiş aksiyonu olmayacak; ama pilotların hata yapması durumunda Mugello gibi sürprizli yarışlara da ev sahipliği yapabilir. Tüm bu faktörlerden ötürü Hungaroring’i direkt takvimden düşürmek de, Zandvoort’u herhangi bir yarış görmeden takvimden atmak da doğru olmaz. Dolayısıyla da bu iki pist arasında dönüşümlü bir yarış olması olurlu bir çözüm olacaktır.
Belçika GP (Spa-Francorchamps) - 21 Ağustos: Silverstone’da da bahsettiğim üzere Spa-Francorhamps F1’de olmazsa olmaz diyebileceğim 4 tane klasik pistten bir tanesi, hem bazı fanların hem de bazı pilotların sene boyunca en çok beklediği yarış olmaktadır. Dolayısıyla da Spa-Francorchamps pisti takvimde herhangi bir koşula bağlı olmadan mutlaka durmalı. Yüksek hızlı, inişli-çıkışlı ve geçişe uygun yapısıyla hem günümüz F1’ine uygun hem de nostaljisini koruyan; gerek pilotların gerekse fanların çok sevdiği bir pist; 2003 ve 2006’da takvimden düşmesi F1’in ayıbıydı, umarım bir daha hiç takvimden düşmez.
İtalya GP (Monza) - 28 Ağustos: Silverstone’da da bahsettiğim üzere Monza F1’de olmazsa olmaz diyebileceğim 4 tane klasik pistten bir tanesi. F1 tarihinde 1980 senesi hariç her sene yarış düzenleyen Monza; rüya takvimde de mutlaka bulunması gereken özel bir pist. Nostaljisiyle, düzlükleriyle, yüksek hızıyla, ve de Tifosi’nin coşkusuyla birlikte hız tapınağı Monza olmadan F1’i düşünmek hiçbir koşulda doğru olmaz. İtalya’da Monza haricinde Imola ve Mugello gibi klasikleşmiş, hata affetmeyen pistler bulunsa da; Imola akıcı yapısına rağmen çok dar olduğu için günümüz F1’ine uygun değil, yağmur yağmadığı takdirde de sıkıcı olan bir pist. Mugello ise 2020’de çok heyecanlı bir yarışa ev sahipliği yapsa ve aslında Mugello’nun biraz daha şans hak ettiğini düşünsem de; her ülkede bir yarış yapılması kriteri gereğince ve de Monza’nın tarihsel klası sebebiyle Mugello’yu da rüya takvimde barındıramam. Dolayısıyla da İtalya GP için Monza’yla devam ediyoruz. Tabii burada bir duruma daha dikkat çekmek istiyorum; 1950’den beri her sene İtalya GP Eylül ayında düzenlendi; ama rüya takvimde yarış Ağustos’un son haftasına alındı. İtalya için Ağustos ayı tatil ayı olsa da; yarış halen klasik yerine çok yakın bir vakitte bulunmakta ve de İtalyanlar için de yaz tatilini güzel bitirmek bakımından daha sembolik hale gelen bir yarış olacaktır.
Portekiz GP (Portimão) - 11 Eylül: 1980’lerin sonu ve 1990’ların başında olduğu gibi Avrupa sezonunu kapamak, ABD kıtasına geçişin daha kolay olması için de rollercoaster Portimão‘dan daha ideal bir yer olamazdı. 2020-21 yarışlarında bazı kısımları çok durağan geçse ve asfaltı halen yeterince yol tutmasa da; Portimão kendisine has bolca rüzgarlı, inişli-çıkışlı ve zorlayıcı yapısıyla şimdiden 2020-21 takvimlerinin en orijinal pistlerinden birisi oldu. Uzunluk ve layout bakımından bazıları tarafından Barcelona’ya benzetilse de iniş-çıkış ve rüzgar faktörlerinden ötürü aslında Barcelona’ya çok da benzediğini düşünmüyorum. Portimão’yu ilk başta İspanya/Aragon ile birlikte dönüşümlü yapmayı düşünsem de nispeten Suzuka gibi durağan geçen yarışlarına rağmen kendisine has yapısından ötürü Portimão’nun kalıcı olmayı daha çok hak ettiğini düşünüyorum. Bununla birlikte acaba burayı tasarlayan Ricardo Pina’ya da bir iki yeni pist daha mı tasarlattırılmalı Hermann Tilke’den ziyade??
Kanada GP (Montreal) - 25 Eylül: Normalde Haziran ayında gerçekleşen Kanada GP yarışı iklim bakımından ideal olsa da lojistik bakımdan takımlara baş ağrısı yaratmakta ve de Avrupa sezonunun bütünlüğünü bozmakta. O yüzden Kanada’yı diğer Amerika yarışlarının öncesine almak gerektiğini; ancak Eylül’ün son haftasından da daha geç olmaması gerektiğini düşündüm. Montreal’in O zamanlardaki hava şartlarının değişkenliği de yarışa ilginç bir sürpriz katabilir; tabii yarışı daha geçe de bırakmamak lazım, o zaman yarış için uygun olmayan hava şartları denk gelebilir. Eylül sonu yarışı lojistik bakımdan düşününce tam ideal zaman.
ABD GP (COTA) - 9 Ekim: Miami GP’nin yapılma gerekçesini anlasam da; her ülkede sadece 1 yarış olması F1 için daha ideal olacaktır ve F1’in ABD’deki adresi de aslında belli: Circuit of The Americas, ya da kısaltılmış ismiyle COTA. COTA; Silverstone, İstanbul Park, Hockenheim gibi pistlerden esinlenen underrated (değeri bilinmeyen) bir pist ve de güzel yarışlara ev sahipliği yaptığını düşünmekteyim. Daha öncesindeki diğer Amerikan pistlerine kıyasla da COTA F1 amaçlı tasarlanan ve uluslararası müsabakalar için de uygun bir pist. Pistin özellikle ilk sektörü takvimin en güzel sektörlerinden bir tanesi; pilotların da araç sürmekte zevk aldığı pistlerden bir tanesi. Dolayısıyla da rüya takvimdeki yerini sonuna kadar hak ediyor. Indianapolis’e gelirsek ise burada da FIA Grade 1 lisansı bulunmakta ve burasının da kendine has bir atmosferi var ve klasik bir pist; ama şu andaki layout çok kısa ve 2000-2007 arasında takvimde bulunduğu dönemde de skandal 2005 yarışı haricinde çok özel bir yarış göremedik. COTA ise tamamen F1 amaçlı tasarlanan bir pist olduğu için tüm bunlarla birlikte COTA’yı da Indianapolis’ kıyasla F1 için daha uygun olarak görmekteyim.
Meksika GP (Mexico City) - 16 Ekim: Mexico City 2015’den bu yana aslında çok olaylı bir yarışa ev sahipliği yapmadı; ama sadece yükseklik ve taraftar faktörlerinden dolayı bile burasını rüya takvime kalıcı olarak dahil etmek lazımdı. 2238 m rakımda bulunan ve uzun düzlüklerle hızlı virajları bir arada bulunduran yapısıyla Mexico City hem takımlar hem pilotlar için son derece zorlayıcı bir pist. Yüksek rakımın etkisiyle Mexico City’de hem sıralamalarda hem de yarışlarda sezon genelinin aksine beklenmedik sonuçlar da görülebilmektedir. Dolayısıyla da Mexico City sezon boyunca diğer tüm pistlere göre aslında çok farklı bir pist. Tabii bir de pistin son sektöründeki Foro Sol beyzbol stadındaki çılgınca tribün atmosferini ve podyum törenlerinin sıradışılığını unutmamak lazım. Tüm bu sebeplerden ötürü Mexico City’deki Autodromo Hermanos Rodriguez pisti de rüya takvimin kalıcı bir parçası olmayı hak ediyor.
Singapur/Malezya GP (Marina Bay/Sepang) - 30 Ekim: Türkiye/Azerbaycan GP örneğinde olduğu gibi aslında Singapur ve Malezya GP de ayrı yarışlar halinde kalıcı olabilirdi. Ancak hem yarış sayısının azaltılması fikrince hem de art arda çok yakın bölgelerde yarış düzenlemek iki yeri de negatif etkileyeceğinden (Malezya GP vaktinde biraz da bu sebeple düşmüştü) burayı da dönüşümlü olacak biçimde ayarladım. Şampiyonanın Güney Yarımküre’de bitmesi açısından da Singapur/Malezya mükemmel bir başlangıç noktası olacak. Singapur belki çok fazla heyecanlı yarışlara ev sahipliği yapmasa da kendine has gece yarışı atmosferi, yüksek nem ve de teknik yapısıyla pilotların en zorlandığı pistlerden ve bu bakımdan pilotlara güzel bir challenge vaat ediyor. Sepang ise fanlar tarafından çokça beğenilen, uzun düzlükleriyle geçişe elverişli, bir çeşit modern klasik pist oldu ve de Tilke’nin de en iyi pisti ve de kendine has iklim koşullarıyla birlikte ilginç yarışlara da ev sahipliği yaptı. Dolayısıyla da rüya takvimin sonlarına doğru Güney Yarımküre’ye gidilmesi bakımından dönüşümlü olarak düzenlenecek Singapur/Malezya GP ideal bir başlangıç noktası olacaktır.
Avustralya GP (Albert Park) - 6 Kasım: Melbourne-Albert Park’ı sevmesem de F1 her kıtada bir yarış düzenlemeli ve Avustralya’da başka FIA Grade 1 şartlarına uygun pist olmadığı için de Albert Park takvimde kalmalı; ancak bir şartla: artık başlangıç yarışı olmasın. 2021 değişiklikleriyle birlikte şampiyona mücadelesi bakımından da Albert Park’ın sonlara doğru alınması COVID sebepli de olsa farklı bir heyecan katacak ve de Avustralya GP burada kalmaya devam edebilir. Kasım ayındaki yarış da aslında iklim koşulları bakımından Mart ayına kıyasla daha uygun. Yenilenecek yapısıyla birlikte şampiyonluk mücadelesinin yakınlaşması bakımından da farklı olabilir. Takvimde biraz dinamizm de lazım, dolayısıyla Albert Park’ı sene sonuna doğru tutmak sonraki senelerde de denenmeli.
Güney Afrika GP (Kyalami) - 20 Kasım: Seneler boyunca F1’in Afrika’da bir yarış düzenlememesi büyük bir utanç kaynağıydı. Liberty Media bazı lokasyon tercihlerini garipçe yapsa da Bernie Ecclestone’a kıyasla pazarlama stratejisi bakımından Afrika’da yarış olması gerektiğinin öneminin farkında ve Afrika yarışını planladığı da artık bir sır değil. Afrika’daki F1 yarışı için ise gerek nostaljikliği bakımından gerekse de uygun olabilecek tek pist olması bakımından Kyalami’den daha iyi bir yer olamaz. Johannesburg yakınlarındaki bu pist ciddi bir yükseklikte (1500 m) bulunduğu için de Mexico City’de olduğu gibi sürpriz sonuçlar görebiliriz. Kyalami’nin şu anda tek sıkıntısı var; pist şu anda Grade 2 lisansına sahip ve F1 yarışları düzenlemek için gerekli olan Grade 1 lisansı ne yazık ki halihazırda yok. Zandvoort’ta yapıldığı gibi Kyalami’de de Grade 1 lisansı alması için biraz daha modifikasyonlar yapılması gerekli. Güney yarımküre için hava koşullarının uygun olması bakımından da Kasım ayı Güney Afrika GP için uygun olacaktır ve de klasik atmosferini koruması ve rakım faktörü etkisiyle Kyalami’de de heyecanlı yarışlar görebiliriz.
Brezilya GP (Interlagos) - 27 Kasım: Brezilya’nın en büyük kenti São Paulo’da bulunan Interlagos’un çevresi tehlikeli olduğu için; takımların aslında son yarış olarak Interlagos’da bulunmayı çok da arzuladıklarını düşünmüyorum. Gerek pistin bulunduğu çevreden gerek pist yapısından ötürü Interlagos sezon sonrası testi için ne kadar uygun, orası da tartışılır. Tüm bunlara rağmen rüya takvimi oluştururken Interlagos’u son yarış yapmamak da olmazdı. Interlagos artık Avrupa dışındaki klasikleşen F1 pistlerinden birisi haline geldi. Biraz fazla kısa olsa da kendine has coğrafik yapısıyla ve iklim koşullarıyla halen Interlagos’ta ilginç F1 yarışları izlemekteyiz. Final demişken çoğu F1 fanı 2006-2007-2008-2012 finallerini halen unutamaz; final yarışı olmadığında da gene 2003-2016-2019 gibi akılda kalıcı bir sürü yarışa ev sahipliği yaptı Interlagos. Şampiyonluk mücadelesi son yarışa kalabilir mi bilmem ama sezonu bitirmek için en ideal yerin Interlagos olduğu çoğu F1 fanlarınca fazlasıyla arzulanmakta ve dolayısıyla da bu rüya takvimi böylesine bir yerde bitirmek yakışır.
Rüya takvimi oluşturduktan sonra takvimden çıkarttığım belli başlı GP’ler hakkında konuşmadan da olmaz diyerek mansiyon kısmına geçiyorum:
İspanya GP (Motorland Aragon): İspanya GP’sini en başta Portimão ile birlikte dönüşümlü mü yapsam diye düşündüm; ancak en sonunda Portimão’nun daha çok yarış düzenlemeyi hak ettiğine karar verdim. Gene de İspanya gerek Alonso’nun gerek de Sainz’ın varlığıyla aslında Portekiz’e kıyasla F1 için daha önemli bir pazarlama yeri. Ancak; ne Barcelona ne de Jerez pistleri günümüz F1’i için çok da uygun değil; bu diğer 3 pistin aksine MotoGP yarışlarından da bilinen Motorland Aragon pisti F1 için daha uygun ve elverişli. Burası da aslında 2009’da Tilke tarafından tasarlanan bir pist ve Tilke pistleri son zamanlarda eleştirilse de gene de Aragon 2 tane uzun düzlüğüyle diğer İspanyol pistlerine göre F1 için daha çok geçiş fırsatı sunabilir. Gene de tabii Tilke’nin tüm pistlerinin de F1 için ideal olmadığının hepimiz farkındayız, bazı pistleri de ortalama ya da çok kötü. Halihazırda Motorland Aragon’da herhangi bir F1 yarışı/testi görmediğimiz için de net bir fikrimiz de yok, buradaki yarış da hayal kırıklığı olabilir. O yüzden İspanya GP ve Aragon pistini mansiyona bırakıyorum.
Fransa GP (??): Fransızca kökenli Grand Prix sözcüğünden de tahmin edilebildiği üzere Fransa GP aslında dünya üzerinde düzenlenen ilk Grand Prix ve tarihi 1906 yılına dayanmaktadır. Öncesinde tarihçesi sebebiyle Fransa GP’yi takvime dönüşümlü olarak dahil etmeyi düşünsem de; daha sonrasında ülkede F1’e uygun bir pist bulunmadığı için takvime dahil etmeme kararı aldım. Ki yakın zamanda Fransa GP’nin takvimde bulunmadığı 2009-2017 döneminde veya 2020’de de Fransa GP’nin eksikliği aslında hiç de hissedilmedi. Ülkede FIA Grade 1 lisansına uygun sadece iki pist var; Paul Ricard ve Magny-Cours. Paul Ricard aslında Magny-Cours’dan önce 1970-1980’li yıllarda F1 yarışları düzenlese de; 2000-2002 yıllarında test amaçlı kullanım için ciddi ölçüde değiştirilen, bu sebeple de bir sürü layout ve de kırmızı/mavi boyalı tungsten kaçış alanları bulunduran modernleşmiş bir hale gelen bir pist. Gerek bu tungsten kaçış alanlarının estetik gözükmemesi gerek çok düz olması gerekse de geçiş imkanlarının kısıtlılığı sebebiyle fanlar tarafından en sevilmeyen pistlerden birisi oldu. Halen iki yarış olduğu için ve Fransa GP direktörü Eric Boullier tarafından da dürüstçe pisti iyileştirmeleri gerektiği itiraf edilse de (bu itirafı senelerdir kötü yarış düzenleyen Abu Dhabi, Soçi, Barcelona yöneticilerinden bir defa bile duymadık; Albert Park ise sonunda bu sene pisti biraz da olsa değiştirecek) gene de kendisinden çok daha iyi pistler olduğunu düşündüğüm için takvime alamıyorum. Magny-Cours’a gelince de aslında onboard bakımından Paul Ricard’dan daha iyi gözükse de oradan da daha dar ve günümüz F1’ine uymayan pistlerden bir tanesi; 1991-2008 arasında yarışlar düzenlediği dönemde de “Magny Bores” diye anılan, sadece şu anda Paul Ricard’da da iyi yarışlar çıkmadı diye fanlar tarafından nostaljikçe ve romantikçe özlenen pistlerden bir tanesi. Gene de Magny-Cours pisti F1’e dönse Imola’dan çok bir farkı olmaz, en kötü yarışlardan biri olur. Esasında benim hayalim Fransa GP’nin 1906 Fransa GP’sinin de düzenlediği Le Mans şehrinde 13.6 km’lik Sarthe 24 saat pistinde düzenlenmesi; ama o pisti de takvimime FIA Grade 2 olduğu için dahil etmem ne yazık ki imkansız. Grade 2 pistlerden rüya takvime dahil edilen bir istisnai pist var (Kyalami). O istisnanın da asıl sebebi şampiyonanın 5 büyük kıtaya yayılması, başka bir şey değil.
Rusya GP (??): Rusya GP pisti Soçi 2014 Kış Olimpiyatları tesislerinin çevresine inşa edilen; büyük kısmı cadde yollarından, start-finiş düzlüğü ve son sektörün ise kalıcı tesis olarak bulunduğu bir çeşit yarı cadde pisti. İlk sektörü fena olmasa da (T2 bir tık daha keskinleştirilebilir) geriye kalan sektörlerinin sıkıcı olduğu dümdüz, çok da heyecanlı yarışlara ev sahipliği yapmayan bir pist. Bu sebeplerden ötürü de ister istemez Soçi takvimdeki en kötü 3-4 pistten biri oluyor. Soçi’nin yanı sıra Rusya’da 2 tane daha Grade 1 pist bulunsa da (Moscow Raceway, Igora Drive) bu pistler de ne yazık ki günümüz F1’i için çok kısa (Moscow Raceway: 3.955 km, Igora Drive: 4.086 km). Bazı yabancı fanlar tarafından oyun oynanışı bakımından özellikle Igora Drive’ın iyi olduğu (bu pist de Tilke tarafından tasarlandı, 2020 yılı başında bitti, pist layoutu da özellikle Motorland Aragon’a benziyor) söylense de gene de bu uzunluklarıyla F1 için ideal olduklarını düşünmüyorum. Takvim de kalabalıklaşmışken Rusya GP’yi takvimden çıkartmanın en iyi çözüm olacağını düşünüyorum.
Abu Dhabi/Dubai GP (??): Abu Dhabi’deki Yas Marina F1 tarihindeki tüm pistler sıralansa ilk 5’e rahatlıkla girebilecek, Hermann Tilke’nin de tasarladığı açık ara en kötü pist. Soçi’nin tasarımında Tilke’yi pisti tesislerin çevresine bir şekilde yerleştirmek zorunda kaldığı için çok suçlayamasam da Yas Marina tamamen sıfırdan tasarlanan, tesislerden ya da seyircilerden ziyade aslında biraz daha yarış odaklı tasarlanabilecek bir pistti. Sezonun son yarışı olması da Yas Marina’yı F1 izleyicileri gözünde ayrı antipatikleştiriyor. Sezonun son yarışı olabilmek için yüklü bir meblağda para ödemelerine rağmen pistin açıldığı 2009 yılından itibaren layout için en ufak bir iyileştirme yapılmaması da ayrı skandal. Bununla birlikte aslında BAE’de FIA Grade 1 lisanslı bir tane pist daha var: Dubai Autodrome; burası iki tane uzun düzlüğüyle ve inişli-çıkışlı yapısıyla aslında günümüz F1’i için daha uygun olur, ancak takvim o kadar doldu ki ve yukarıda belirtilen bazı yarışlar hakkında bile henüz ipucu yokken (Hanoi, Cidde, Zandvoort) Dubai’yi rüya takvime sokmaya da Motorland Aragon gibi çok da değer göremedim. Dolayısıyla BAE GP’sini de rüya takvimin dışında bırakıyorum.
Yazının birinci bölümü şimdilik bu kadar. Görüldüğü üzere sözleşmelere, parasal boyuta ya da pandeminin gidişatına çok da bakılmadan bir tane rüya takvim oluşturuldu. Yazının ikinci bölümünde ise halihazırda kontrata sahip yarışların ve de 2021 sonrasında geleceği belirsiz olan yarışların gidişatı ile ilgili konuşacağım bir yazı hazırlayacağım. Bununla birlikte son olarak Fırat Keskin ve Uğur Aslan’a da yazımla ilgili fikir alışverişinde bulunmalarından ve geri bildirimlerinden ötürü teşekkür ederim. Rüya takvim ile ilgili görüşlerinizi merakla bekliyorum.
İyi günler
Barış Bengi
tr.motorsport.com