En sevdiğim sporda her korktuğum başıma geliyor: Geçen Kasım’da başkanlığına talip olduğum Otomobil Sporları Federasyon seçimini bırakın kazanmayı, girmeyi dahi başaramadım: Oy değil, sadece seçime girebilmek için adaylık önerisi istediğim delegelerin (19 açık fikirli ve cesur birey dışında) hemen hepsi aynı şeyi söyledi: “abi çok doğru söylüyorsun, çok iyi olurdu ama biz Metin abi’nin sözünden çıkamayız…”
Seçimi o sözünden çıkılamayan Metin abi’nin desteğini de alarak kazanan Demir Berberoğlu çalışkan yaklaşımı ile beni olumlu yönde şaşırtırken, aynı dönemde şahit olduğum sert ve uzlaşmayan mizacı ile her kararı “tam doğru” vermeye çalıştı, yumuşak yönetilebilecek süreçler mini krizlere, mini krizler de büyük patlamalara dönüştü. Gelen tehlikenin hatırına, son bir manevra ile uzlaşılabilecek diğer bir güç odağı Satvet Çiftçi de intikam hevesi ile inat edince yeni bir seçimimiz oldu.
Ve bizde seçim demek “biz Metin abi’nin sözünden çıkmayız…” demek. Nedeni yok, sağlıklı bir muhakeme yok, “nerdeyiz, nereye gidiyoruz, neden böyle oldu?..” hesabı yok.
Bu seçimle, 2000′li yılların ortalarında başlayan gerileme döneminin devam edeceği garantilendi. Önümüzdeki birkaç yıl olacakları kısaca özetleyeyim: Yeni yönetim, seçim konuşmasında sıralanan gündemleri hayata geçirmeye çalışacak: Ortadoğu şampiyonasına aday ralli, ralli plakası, Türkiye pilotunu arıyor projesi, kadın sporcular platformu, (başta F1 olmak üzere) kaybedilen uluslararası yarışların geri kazanılması vs…
Tümden-gelim diye tanımlanabilecek, “büyük yarış yap – birileri gelir – spor ilerler” odaklı yaklaşım 10 yıldır bu spora emek ve para harcayan herkesi cezalandırdı. Sporcular gelişemedi, sponsorlar paralarının karşılığını alamayarak kaçtı, spordan fayda göremeyen fabrika takımları birer birer kapılarını kapadı. Ortada sadece fanatik seviyede bir kararlılıkla direnen, Volkan Işık ve Cem Acar başta olmak üzere birkaç özel takım kaldı. Ayakta kalabilen tek fabrika takımı, kurulmasında benim de emeğim olan Ford ise, motorsporundan elde ettiği fayda nedeniyle değil, sporu aşan projeleri, çok yönlü iş ortaklıkları ve takım sahibi Serdar Bostancı’nın tehlikelerini bilerek tercih ettiği riskli finansman modeli sayesinde yaşadı. Rekabet ve dinamizmin kalmadığı bir sportif ortamda onun (ve iş ortaklarının da) yarışmaya devam etmesinin anlamı yok aslında ama gelenek devam ediyor; şimdilik…
Önümüzdeki 3 yıl boyunca Metin Çeker, iyi tanıdığımız sevimli ve dost canlısı mizacı, iyi ilişkileri ile seçim sonrası mesajında söylediği gibi herkesi kucaklayacak (beni bile kucaklamaya kalkabilir!..), seçim öncesi konuşmasında saydığı gündemleri hayata geçirmeye çalışacak, herkesten büyük gayret ve fedakarlıklar isteyecek. Ne yazık ki temel sorunlarımız yapılması hedeflenenlerle ilgili olmadığı için sınırlı kaynağımız (para ve zaman) seçim konuşmasında dile getirdiği nafile amaçlar için harcanacak, israf olacak.
Bu notu okuyan herkesten rica ediyorum: Lütfen kendinize spor ile ilgili bir makul bir metrik/kriter belirleyin ve dijital ajandalarınıza 1′er yıl ay arayla çalacak bir alarm koyun. Uyarıyı alınca bu notu açın tekrar okuyun ve kendi koyduğunuz bu metriği bir sene öncesi ile karşılaştırın. Bakalım kendi belirlediğiniz kritere göre ileri mi gidiyoruz, geri mi?
Seçimi kazanan Metin Çeker’i tebrik ediyorum; herkes gibi onu ben de çok severim. Şaka yapmıyorum, gerçekten severim. Ancak ne yazık ki Metin Çeker’in başkanlığı, sporda son 10 yıldır sürmekte olan ısıtmayan güneş döneminin devamıdır. Bu spora binler değil yüzbinler seviyesinde para, değeri parayla ölçülemeyecek kadar zaman harcamış bir birey, milyonlar seviyesinde yatırımın ve çok sayıda büyük ölçekli projenin altına imza atmış bir yönetici olarak bu güneşin ışık saçtığını çok gördüm, ama ısıttığını hiç görmedim. Çalışma şeklini ve yöntemlerini gayet iyi tanıdığım bu yönetimin devamı olacak önümüzdeki 3 senede de göreceğimi sanmıyorum.
Bu arada ben ne mi yapacağım? Sabır ve kararlılıkla 2016 seçimlerinden önce sporun geleceğine karar verecek olan delege yapımızda, bugüne kadar oluşmayan değişim iradesinin oluşmasını bekleyecek, bunun olması için yapabileceğim birşey varsa yapacağım. 2012 seçimleri öncesi büyük bir hata yaptım: O dönemin yönetimine, seçimden tam 1 yıl önce önerdiğim yumuşak geçişe destek vermeleri konusunda güvendim, çok geç olana kadar işin başa düştüğünün farkına varamadım. Bu hatayı tekrarlamayacağım.
Umarım çok sevdiğimiz sporumuzun yeni bir ısıtmayan güneş dönemi daha yaşamaya tahammülü kalmıştır…