“Sentetik yağ işi, şaşırtıcı bir yüksek mühendislik gerektiriyor. Castrol'ün İngiltere Pengbourne Teknoloji Merkezi'nde neredeyse her markaya ayrı bir "terzi işi" formül araştırılıyor ve geliştiriliyor.”
En yeni otomotiv teknolojilerine uygun en verimli formülleri hazırlamak, yeni formülleri ve özel numuleri test etmek, yeni katkı maddelerini araştırmak ve geliştirmek, yağ sektöründe aslında hiç de basit bir uğraş değil.
Otomobillerin ve tüm motorlu araçların yapıları her gün daha kompleks hale geliyor, daha karmaşık sistemlerle donanıyorlar… Yağ üreticileri de, otomotiv markalarını, desteklemek ve ilk dolum tedarikçisi olmanın yanında servislerde orijinal yağlama seçeneği olarak kalabilmek için, "marka"lara en iyiyi ve en verimliyi sunmaya çalışıyorlar. Diğer yanda zorlaşan emisyon kurallarıyla da uyum içinde kalmaya özen gösteriyorlar.
Castrol de, en modern otomobillere yüksek performans gösterecek en uygun yağ ürünlerini, rakiplerinden bir adım önde üretebilmek için laboratuarlarında bilinen ve bugüne kadar hiç akla gelmemiş metodlarla zamanın ötesine doğru deniyor…
Yürür aksamdaki hareket eden tüm parçaların farklı materyallerine göre sürtünmeyi minimize edecek, özellikle motorun en doğru şekilde yıpranmadan çalışabilmesi için yağlama formüllerinde, bilinenleri değiştirmeye çalışıyor. Yağı oluşturan özel "harman"larda fiziksel önceliklerin yanında element analizleri için günde en az 150 test yaparken viskozite yani akışkanlığa olan direnci piyasaya çıkacak en yeni motor tipleri için geliştiriyor. Yeni analilitik teknikler ve müşterileri olan otomobil markalarından gelen istekleri de değerlendiren Castrol, uzay araştırmaları için NASA'nın da kullandığı en pahalı bilgisayarlarla, motor test hücreleriyle ve hatta klimatik oda denilen gerçek araçların en zorlu iklim testlerine sokulduğu özel bir laboratuar ile araştırmalarını gerçekleştiriyor.
Motorsikletlerin bile gerçek ortamda testini kapalı bir odaya da taşıyan Castrol, sürücü olarak bir robot ile, motorsikletin motorunu ve şanzımanını en ekstrem şartlarda zorluyor… Aynı şekilde otomobillerin tüm yürür aksamını, şasi dinamometresinin aktif tamburları üzerinde yüzlerce saat deniyor, test konsollarında biriken yüzbinlerce veriyi sürekli analiz ediyor ve yeni formüllerin "sağlık"ını iyileştiriyor…
Denenen yeni formüllü yağı, geri çıkarıp tekrar moleküllerine kadar ayrıştırıyor, yağın "eskimesini", kirliliğini, oksidasyonunu, vs. kısaca tüm niteliklerini inceliyor. Ve sonra yeniden deniyor… Binlerce tekrarın ardından, "olur" çıkınca, bunu o motorun sahibi marka ile paylaşıyor ve prototiplerin gerçek yollardaki denemelerine veriliyor… Ta ki, yeni modelin gerçek üretimi başlayıncaya kadar, Ar-Ge devam ediyor.
Tedarikçisi olduğu markaların yanında, piyasadaki tüm markaların beklentilerinin üstünde bir kalite oluşturmaya çalışan Castrol, belki de bu sebeple Andy Green'in kullandığı ThrustSSC ile 1220 km/h'lik dünya hız rekorunun altındaki da "imza"lardan biri olmayı, diğer tüm 21 rekorda olduğu gibi başarabilmişti...
1899 yılından bu yana önce Wakefield Oil Company, 1909 sonrasında da Castrol olarak bilinen uçaklarda bile yağlama konusunda uzman olan marka, 2000 yılından bu yana BP'nin çatısı altında, diğer yağlardan çok farklı deterjan bazlı karışıma sahip olarak ünlendi… Şu anda BMW ve MINI, Volvo, Ford, VW, Audi, Skoda, Seat, Jaguar ve Land Rover gibi markaların istediği kaliteyi oluşturmayı başabilmiş olan Castrol'ün, motor sporlarını neden bir reklam alanı olarak değil de, bir "açık hava" araştırma ve geliştirme üssü olarak kullandığını çok iyi anlıyoruz… Drag yarışları gibi "yağ" konusunun en ekstrem şekilde önemli olduğu, NASCAR yarışlarındaki dayanıklılığın "yağ"a bağlı olduğu ve hatta F1'de uzun yıllar en zorlu koşullarda hizmet etmiş olan Castrol'ü gemilerden ağır endüstri makinalarına kadar yüzlerce çeşit ve formülde ürünü olmasına da hiç şaşırmıyoruz...
Pengbourne laboratuarlarını da gördükten sonra, Castrol'ün sadece bir yağ üreticisi olmadığını, bir "sıvı mühendislik" markası olduğunu düşünmekten kendimizi alamıyoruz...