Geri dönen Sebastien Ogier, dominant Toyota, yeni takımındaki bir Ott Tanak, Cyril Abiteboul yönetimindeki bir Hyundai... 2023 WRC sezonu, takvimin en zorlu ve en ikonik rallisinde oldukça iyi bir start aldı.
1- Hyundai hızlı olmasına rağmen kabus gibi bir hafta sonu geçirdi
2023 sezonuna sürücü değişikliklerinin yanı sıra ufak da bir konsept değişikliğiyle giren Hyundai, özellikle agresif bir arka kanat ve WTCC tarzı bir ön etekle dikkat çekmişti. Uzun zamandır aradığı pilotlar şampiyonluğuna ulaşmayı hedefleyen takım, bu amaçla takım patronluğu görevine de Formula 1'den tanıdığımız Cyril Abiteboul'u getirmişti.
Monte Carlo'ya büyük beklentilerle çıkan Hyundai hızlı mıydı? Neuville'in temposuna ve kazandığı iki etaba baktığımızda hiç de kötü olmadıklarını söyleyebiliriz; nitekim bu iki etabın son bölümü peş peşe kısa virajlardan oluşmaktaydı ve Toyota'nın azami hız avantajı bu noktada nispeten kırılabiliyordu.
Ancak Neuville'in üçüncülüğüne rağmen diğer iki sürücü hezimet yaşadı: Dani Sordo 7, Esapekka Lappi ise 8. olarak Rally1 klasmanının dibinde yer aldılar!
Hyundai'nin sorunu henüz ilk günden belliydi aslında: araç ayarları! Havanın soğuk olacağını ve ciddi anlamda buzlanmayla karşılaşacaklarını düşünen takım, kaygan zeminde hızlanabilmek için daha yumuşak ayarlarla ve daha düşük yol tutuşuyla başlamıştı ralliye.
Ancak beklentilerin aksine zemin kuru, yol tutuşu seviyesiyse yüksekti, dolayısıyla sürekli savrulan bir araçta ne Lappi, ne Sordo, ne de Neuville istedikleri kadar rahat değillerdi, hafta sonu boyunca bu yol tutuşu eksikliğinden şikayetçiydi bu üç sürücü. Araçların savrulması nedeniyle i20'nin kısa virajlardaki avantaj da eriyip gidiyordu.
Tüm bu olanlara bir de Sordo'nun son 1.5 gün yaşadığı hibrit sistem arızası ve Lappi'nin iki kez lastik patlatması de eklenince... kısacası Neuville dışındaki tüm Hyundai sürücüleri için unutmak isteyecekleri bir ralliyi geride bıraktık.
2- M-Sport'un gidecek çok yolu var
Sezon başlamadan 1.5 ay önce eski sürücüleri Ott Tanak'ı yeniden bünyesine katan takım, geçen sene birçok kez kaza yapan ve takıma ciddi fatura çıkaran Adrien Fourmaux'u WRC2'ye göndermiş, Gus Greensmith ve Craig Breen ile de yolları ayırmıştı. Tüm bütçesini Tanak'a yatıracağını açık açık duyuran M-Sport'u ciddi bir şampiyonluk adayı olarak görenlerin sayısı hiç az değildi.
Monte Carlo bize bu beklentilerin yersiz olmadığını gösterdi. Son üç senedir kazalar nedeniyle ralliyi tamamlayamayan Tanak oldukça rahattı ve istikrarlı bir performans sergiliyordu, tam zamanlı WRC sürücüsü olarak ilk rallisine çıkan Pierre-Louis Loubet de zorlu etaplarda git gide daha çok hızlanıyordu. Ford Puma'nın saklı bir potansiyeli olduğu ortadaydı.
Ancak bu potansiyelin ilk rallilerde ortaya çıkamama ihtimali mevcut, bunun en büyük sebebi geçen yıl olduğu gibi mekanik sorunlar ve sürücü hataları.
Neden diyenler için kısa bir özet: ilk günün ardından bir podyum adayı olarak karşımıza çıkan Tanak, ikinci gün bir hidrolik direksiyon arızası yaşamış ve günü sadece aracı koruyarak geçirmişti. Loubet ise Cuma ve Cumartesi iki ayrı kaza, Pazar da bir su sızıntısı nedeniyle önemli zaman kaybederek ralliyi tamamlayamadı.
Tüm yaşananların ardından Pazar günü bilerek yavaşlayan ve Güç Etabı'na lastik saklayan Tanak'ın efsanevi Col de Turini'de gerçekleşen etapta sadece 0.1 saniye geride ikinci olması, aracın ideal koşullarda hızlı olabileceğini, Tanak'ın da bir noktada araca daha çok uyum sağlayabileceğini gösteriyor; ancak bu noktaya ulaşana kadar M-Sport'un yapacak çok işi var.
3- Rovanpera, şartları okumak konusunda ustalığını konuşturdu
Rovanpera'nın ralliyi 18.8 saniye gibi bir farkla ikinci tamamlaması asla kimseyi yanıltmamalı, çünkü bu farkın sebebi performanstan ziyade ilk gün karşılaştığımız birtakım değişkenler.
WRC'de parkura ilk kimin başlayacağı birtakım kurallara bağlıdır. Rallinin ilk günü şampiyona lideri yolu temizler, sonrasında da sürücüler şampiyona sıralamasına göre devam eder. Bu durum, özellikle yolun kirli veya yol tutuşun düşük olduğu rallilerde ilk başlayanlar için bir dezavantaj yaratır.
Monte Carlo'da buzlanmanın etkisini biraz olsun gösterdiği ilk iki etap dahil olmak üzere Cuma günkü sekiz etap boyunca yolu açmak zorunda kalan Rovanpera, o gün sabah saatlerinde bir hayli zorlanmış, hatta 5. etapta bir arkadan kayma sonucu aracın arkasına da hasar vermişti. Arkasından gelen sürücülerin daha rahat koşullarla karşılaşması, son şampiyonu dördüncü sıraya kadar itti.
Öğleden sonra ise alıştığımız Rovanpera'yı izledik. Yolu açarken her bir virajı ve araca sorun çıkarabilecek tüm noktaları ezberleyen Rovanpera, günün ikinci döngüsünde zamanlarını ciddi anlamda değiştirdi: toplamda 28 saniye daha hızlıydı ve 8. etapta galibiyete ulaştı.
Cumartesi gününe az farkla ikinci sırada giren şampiyon pilot, bu kez yolu açan isim değildi ve henüz ilk döngüde gaza basarak iki etap galibiyetine ulaştı, ancak Cumartesi gününün son etabında en yakın rakibine altı saniye, kendisinin sabah saatlerindeki derecesine ise tam beş saniye fark atarak yine ilk döngüde biraz hız sakladığını gösterdi.
Son şampiyonun bu konudaki ustalığı, tüm lastiklerini Güç Etabı'na saklayan Ott Tanak'ı da nispeten yıpranmış lastiklerle geçebilmesini sağladı. Bir bakınca, eğer ki Monte Carlo değil de başka bir rallide olsaydık ve rakip Sebastien Ogier olmasaydı, Rovanpera için bir galibiyet daha sürpriz olmazdı.
4- Toyota 16 etap galibiyetiyle ralliyi domine etti
Son dört sezondur sürücüler, son iki sezondur da takımlar şampiyonluğuna ulaşan Toyota, üç farklı sürücüyle dominasyon kurması sebebiyle en iyi araç olarak görülüyor, rakiplerin özellikle hızlı virajlardaki avantajından dem vurduğu GR Yaris, kirli yollarına rağmen uzun arazi etaplarının yer aldığı Safari veya Hırvatistan gibi rallilerde ciddi avantaj yakalayabilir.
Ancak takım, geçen yıl Sebastien Loeb'in M-Sport ile Toyota'yı mağlup etmesinin ve Hyundai'nin kısa virajlardaki performansının ardından Monte Carlo'da net favori konumunda değildi, Toyota'dan ziyade Ogier'in bir fark yaratması bekleniyordu.
Beklentiler belki Ogier hususunda gerçeğe döndü, ancak Toyota da fazlasıyla güçlüydü, hatta neredeyse geçen sene Safari'de olduğu kadar güçlüydü. Bilançoya kısaca bakalım:
-18 etapta 16 galibiyet
-18 etabın 14'ünü ilk iki sırada tamamlama
-18 etabın 8'ini ilk üç sırada tamamlama
-18 etabın birini ilk dört sırada tamamlama.
Ezici bir dominasyon, başka söze gerek yok. Bu hafta sonunu dördüncü Yaris direksiyonunda geçiren ve biraz zorlanan Takamoto Katsuta'nın kendini birkaç kez ilk dörde atabilmesi, Cuma son etap lastik patlatan Elfyn Evans'ın da rahatça dördüncü olabilmesi gibi detaylar da her şeyi açıklıyor
5- Sebastien Ogier efsanesini sağlamlaştırdı
2021 sezonunda sekizinci şampiyonluğuna ulaşmasının ardından emekliye ayrılan ve yarı zamanlı mücadele etmeye karar veren Ogier, geçen sene mücadele ettiği tüm rallilerde iyi bir performans göstermiş, hatta Katalunya Rallisi'nde galibiyete de ulaşmıştı.
Bu sene yine yarı zamanlı programa devam eden Ogier, geçen sene Loeb'e kaybettiği Monte Carlo galibiyetine ulaşmak ve dokuzuncu galibiyetini alarak bu alandaki rekoru daha da ilerletmeyi hedefliyordu, kendisi de zaten sadece sürüş anlamında bakıldığında net favoriydi.
Favori konumunun beklentisini müthiş bir şekilde karşıladı sekiz kez dünya şampiyonu. Gizli buzlanma nedeniyle neredeyse herkesin zorlandığı Cuma gecesi etaplarında hiç teklemeden galibiyete ulaşan Ogier, Cuma sabahı gerçekleştirilen üç etapta da galibiyete ulaşmasının ardından günü sekiz etabın altısını kazanarak ve farkı 36 saniyeye çıkararak tamamlamıştı.
Cumartesi günü bu farkı korumaya, ancak sürekli hızlanan Kalle Rovanpera'ya karşı da önlem almaya odaklanan Ogier, sadece bir etap kazanabildiği günü biraz zaman kaybederek geçirmiş, özellikle son etapta 10 saniye kaybetmesinin ardından farkın 16 saniyeye inmesine şahit olmuştu.
Ancak röportajlarda birçok kez "işlerin kontrol altında olduğunu ve mevcut farkın galibiyete yeteceğini" belirten Ogier, sözlerinin haklılığını Pazar günü gösterdi ve 15 ile 17. etaplarda zafere ulaşarak farkı 23 saniye gibi ulaşılamaz bir seviyeye çıkarttı.
Tam sezon yarışmayacağı için kendisine pek de anlam ifade etmeyen Güç Etabı'nı beşinci tamamlayan Ogier, böylece yer yer dominant, yer yer de rahat bir performansla, ama en iyi günlerinden hiçbir şey eksilmediğini göstererek kariyerinin dokuzuncu Monte Carlo galibiyetine ulaşmayı başardı.
WRC'nin "ölü döneminde" dominant bir Volkswagen ile dört kez şampiyon olduğu için mirası küçümsenen bir isim belki Ogier, ancak takvimin en zorlu rallisinde dokuzuncu kez galibiyete ulaşması ve bunu emekliliğinden sonra başarması sayesinde efsanesini güçlendirdi diyebiliriz. Aslında sadece üç farklı üreticiyle sekiz şampiyonluk dahi yeterince iyi fakat... kader.
tr.motorsport.com