Motor sporları tarihinin en prestijli yarışı, doğal olarak birçok prestijli sürücüyü ve eski Formula 1 pilotunu da bünyesinde bulunduruyor. Editörümüz Altay Gök, sizler için bu sene mücadele edecek önemli sürücüleri derledi.
Sebastien Bourdais
Formula 1 dışındaki neredeyse tüm serilerde tutunmasıyla nam salan Bourdais, arka arkaya dört kez ChampCar (şimdi IndyCar'ın bileşenlerinden biri) şampiyonu olduktan sonra 2008 sezonunda Toro Rosso ile F1'e gelmiş, ancak Sebastian Vettel isimli bir gence ayak uyduramaması sonucu 2009 sezonunun ortasında koltuğunu bir adaşı Sebastien Buemi'ye kaptırmıştı.
Le Mans 24 Saat'in gediklilerinden biri olarak da bildiğimiz Bourdais, ilki 1999 sezonunda ve henüz 20 yaşındayken olmak üzere toplam 15 kez Le Mans 24 Saat'te mücadele etti. 2007, 2009 ve 2011'de Peugeot ile LMP1 sınıfında ikinciliklere ulaşan Bourdais, 2016'da ise GTE Pro sınıfında galibiyete ulaşarak alt klasmanda da olsa galibiyet görmeyi başardı.
Bourdais bu sene Cadillac ile Hypercar sınıfında mücadele edecek ve 11 sene sonra ilk kez genel klasman galibiyetine oynayacak.
Kamui Kobayashi
Formula 1 tarihinin istatistik anlamında en başarılı Japon sürücüsü diyebileceğimiz Kobayashi, 2010-2012 sezonları arasında, yani Sauber'de yarıştığı dönemde sporun en agresif isimlerinden biri olarak kendini göstermiş, 2012 Japonya GP'sinde de podyuma çıkarak taraftarlarını epey sevindirmişti.
Son olarak 2014'te Caterham'da izlediğimiz Kobayashi, koltuksuz kalmasının ardından dayanıklılık yarışlarına yöneldi. İlk olarak yine koltuksuz geçirdiği 2013 sezonunda Ferrari ile GTE Pro sınıfında piste çıkan Kobayashi, 2016'da ise o dönemin yükselen yıldızı Toyota Gazoo Racing ile anlaşarak hem WEC'e, hem de Le Mans'a kalıcı olarak giriş yaptı.
Henüz ilk denemesinde ikinci olarak dikkatleri üstüne çeken Kamui, 2017'de yarış dışı kalarak, 2018-2019-2020'de ise podyuma çıkmasına rağmen zaferi kaçırarak bir nevi "bahtsız bedevi" durumundaydı, ancak neyse ki 2021'de şeytanın bacağını kırdı ve ilk galibiyetine ulaştı!
Bu sene dokuzuncu kez Le Mans 24 Saat'te yarışacak olan Kobayashi'nin hedefi elbette zafer.
Jose Maria Lopez
Nam-ı diğer Pechito, asla Formula 1'de yarışma fırsatı bulamayan en iyi sürücülerden birisi desek yanılmış olmayız. Aslında kendisi 2010'da Peter Windsor'ın takım patronluğunu yapacağı USF1 ile anlaşmıştı, ancak takım asla F1'e giremedi, Pechito'nun da hayalleri sona düştü.
Arjantinli sürücü şu anda kaybolmaya yüz tutan Touring Car serilerinin son parlak döneminde yıldızlaştı, 2014'te bu disiplinin zirvesi konumundaki WTCC'deki henüz ikinci senesinde Citröen ile ortalığı dağıtarak şampiyonluğa ulaştı -bunu arka arkaya iki dominant şampiyonluk daha izledi.
2017'de WTCC'ye "benden bu kadar" diyen ve Toyota ile dayanıklılık yarışlarına geçiş yapan Pechito, ilk yarışını tamamlayamadı, 2018-2019-2020 yıllarında üç kez podyum görerek -evet, tahmin edersiniz ki kendisi Kobayashi ile takım arkadaşı- zafer için beklemek zorunda kaldı.
2021'de Kobayashi ile birlikte ilk galibiyetine ulaşan Pechito, halen birçok kişinin gözünde üst düzey bir sürücü olarak biliniyor.
Sebastien Buemi
Eski takım arkadaşı Jaime Alguersuari'nin "potansiyel bir F1 şampiyonu" olarak tanımladığı Buemi, 2009-2011 yılları arasında Toro Rosso ile 2.5 sene yarıştığı F1'de birçok kez ne kadar hızlı olabileceğini sergilese de asla ideal araca oturamadı ve Helmut Marko'nun ani bir kararıyla takımdan gönderilmesinin ardından yaşadığı şoku atlatmak için farklı serilere yöneldi.
2012'de dayanıklılık yarışlarının zirvesine dönüş yapan Toyota'nın LMP1 projesindeki ilk isimlerden biri olarak ilk kez Le Mans 24 Saat'te yarışan Buemi projenin uzun vadeli olacağını, takımın da Toro Rosso'nun aksine ona sabredeceğini biliyordu -tüm bu sabrının ödülünü 2018'de ilk Le Mans galibiyetine ulaşarak aldı!
İlk galibiyetinden sonrası tabiri caizse çorap söküğü gibi geldi: 2019, 2020 ve 2022'de olmak üzere üç zafer daha elde etti Buemi.
Dayanıklılık yarışlarının dışında Formula E'de de mücadele eden Buemi, 2015-16 sezonunda serinin ikinci şampiyonu olmayı başarmıştı.
Brendon Hartley
F1 hayranları kendisini muhtemelen bir anda Toro Rosso koltuğuna geçmesiyle ve zayıf geçen bir sezonun ardından seriden ayrılmasıyla hatırlayacaktır, ancak Hartley modern dönem dayanıklılık yarışlarının efsane isimlerinden diyebileceğimiz kadar başarılı!
2010 yılına kadar Red Bull programında yer alan Hartley, programdan çıkarıldıktan sonra yeteneğini farklı bir arenaya taşımaya karar verdi ve 2012 yılında LMP2 sınıfında ilk kez dayanıklılık yarışlarında -ve elbette Le Mans 24 Saat'te- boy gösterdi. 2014 yılında dönemin efsane takımı Porsche ile LMP1 sınıfına geçen Hartley, 2017'de, yani altıncı denemesinde ilk Le Mans galibiyetine ulaştı!
F1 ve FE'de geçirdiği iki yılın ardından 2020'de Toyota ile dayanıklılık yarışlarına dönen Hartley, karnesine 2020 ve 2022 olmak üzere iki Le Mans galibiyeti daha yazdırdı ve bu sene dördüncü galibiyet için oldukça iyi bir pozisyonda.
Antonio Giovinazzi
Ferrari'nin sırma saçlı evladı, İtalya'nın bir dönem için F1'deki umudu Giovinazzi birçok kişi için tamamlanamamış bir hikaye, kendini tamamen gösterememiş bir potansiyel konumunda.
Başarılı bir alt seri kariyerinin ve 2017-2018 yıllarında Ferrari fabrikasında verdiği başarılı hizmetlerin ardından -örneğin Sebastian Vettel ne zaman zor bir antrenman geçirse Giovinazzi simülatör başına geçer ve ideal ayarları bulurdu- 2019'da Alfa Romeo ile F1'e adım atan Giovinazzi, zaman zaman parlasa da genel olarak kötü geçen üç sezonun ardından koltuğunu kaybetti.
Ancak kendisi için bambaşka bir kapı açılmıştı: dayanıklılık yarışları! Kendisinin potansiyelini bilen Ferrari, ilk olarak 2018'de GTE Pro sınıfında piste çıktığı Le Mans 24 Saat'e bu kez Hypercar projesi kapsamında dönmesini istiyordu. Bu kapsamda bir sene boyunca takımın hazırlıklarına destek sunan Giovinazzi, şu anda Hypercar klasmanında başarılı bir ilk sezon geçiriyor.
Robert Kubica
Kubica denince aklımızda o kadar çok hikaye canlanıyor ki... Polonya gibi motor sporları kültürünün olmadığı bir ülkeden, yıkık dökük pistlerden gelmesi, F1'e kısa sürede ciddi damga vurması, BMW Sauber'e ilk ve tek zaferini getirmesi, ralli sevdası ve ne yazık ki trajik bir kaza sonucu hayatının tamamen değişmesi.
2011 sezonundan bir ay önce geçirdiği ralli kazasından sonra F1 kariyerine uzun bir ara veren Kubica, bu süreyi pist yarışçılarının aksine ralli yaparak geçirdi ve 2013 sezonunda WRC2 şampiyonu olarak büyük bir başarıya imza attı.
Ancak kendisi gibi bir pilotun yeri yarış pistleriydi, bu nedenle 2019'da Williams ile F1'e döndü, vasat bir yılın ardından da tamamen spor araba serilerine yöneldi. 2021'de WRT ile, 2022'de Prema ile LMP2 klasmanında iki kez Le Mans 24 Saat'e katılan Kubica, ikinci denemesinde podyuma çıkarak halen bitmediğini gösterdi. Kendisi gelecek sezon bir Hypercar koltuğu istiyor, neden olmasın?
Paul di Resta
Farklı disiplinlerde tecrübe edinmiş ve birçok şarta uyum sağlayabilecek isimlerden bahsedeceksek aklımıza ilk gelen isimlerden biri Di Resta olmalı.
Alt serilerde Sebastian Vettel ve Lewis Hamilton gibi isimleri mağlup etmesine rağmen Formula 1'e gelene kadar farklı yollardan geçen Di Resta, ismini ilk olarak 2010 sezonunda DTM şampiyonluğuna ulaşarak duyurmuş, sonraki sene Force India ile F1'e adım atmıştı.
O F1'e adım atana kadar hem Lewis Hamilton, hem de Sebastian Vettel bir kez şampiyon olmuşlardı, kendisi ise pek parlayamadığı üç yılın ardından seriden ayrılmak zorunda kalmıştı.
Le Mans 24 Saat'e ilk kez 2018 sezonunda United Autosports ile LMP2 klasmanında adım atan Di Resta, üç sene boyunca bünyesinde kaldığı takımla üçüncü denemesinde zafere ulaşmayı ve dayanıklılık yarışlarında da başarılı olabileceğini gösterdi.
Bu başarıların ardından 2022 sezonunda Peugeot ile Hypercar sınıfına geçiş yapan Di Resta'nın şimdiki hedefi ana klasman zaferi.
Daniil Kvyat
Listemizi belki de en ilgi çekici, en merak uyandıran isimle kapatıyoruz, nitekim kendisi F1 kariyerinde olayların pençesinden kurtulamayan, bela çocuk diyebileceğimiz bir pilottu :)
Red Bull Sürücü Akademisi'nin hızlı isimlerinden olan Kvyat, başarılı bir alt seri kariyerinin ardından 2014 yılında Toro Rosso ile henüz 19 yaşında F1'e giriş yaptı, henüz ilk yarışında dokuzuncu olarak Sebastian Vettel'e ait "en genç puan alan isim" rekorunu kırdı.
Başarılı bir yılın ardından Red Bull'a terfi eden Kvyat'ın sonrasında başına gelenleri biliyoruz: felaket başlayan 2016, Vettel ile temas, Toro Rosso'ya geri gönderilmesi ve 1.5 yılın ardından tamamen kovulması.
2018 sezonunu Ferrari ile geçiren ve Maranello'dan çok daha olgun bir isim olarak ayrılan Kvyat, 2019 sezonunda yine Toro Rosso ile spora geri döndü, nispeten iyi geçen iki yılın ardından ise F1 macerasına tamamen nokta koydu.
Son iki senedir nispeten boş gezen Kvyat, bu sezon itibariyle dayanıklılık yarışlarına adım attı ve Prema ile LMP2 klasmanında mücadele etmeye başladı. Dahası, henüz ilk yarışında podyuma çıkmayı dahi başardı!
İlk kez Le Mans 24 Saat'te mücadele etmeye hazırlanan Kvyat, gelecek sezon büyük ihtimalle Lamborghini ile Hypercar sınıfına geçiş yapacak, bakalım F1'de istediği gibi gitmeyen kariyeri yeni bir disiplinde hayat bulacak mı?
tr.motorsport.com