Bazı otomobiller mensubu oldukları sınıfları tanımlarlar. Mercedes E serisi belki de bunlar arasındaki en çarpıcı örnek.
Mercedes yönetim kurulundan Thomas Webber’in de dediği gibi ‘Mercedes-Benz’in kalbinin tam ortasında.’ yer alan ve son 60 yılda tüm dünyada 13 milyon adetten fazla satılan E serisi Mercedes’in makyaj operasyonuyla daha yumuşak bir dış görünüme kavuşurken, 1.6 litrelik 156 beygir güç üreten motoruyla da herkesi şaşırtmayı başardı. Bizi bile!
Sedan’ından, cabrio’suna hatta coupe’sine çok derin bir şasi ve motor seçeneği bulunan E serisi ülkemizde, evet ne yazık ki yalnızca ülkemizde E180 olarak 1.6 litrelik motor seçeneğinden başlayarak satışa sunuluyor. Neden mi yazık? Çünkü ülkemizde vergiler hala silindir hacmine göre hesaplanıyor ve böylece silindir hacmi yüzünden çok mütevazi bir otomobil ile ultra lüks bir otomobil zaman zaman aynı vergiyi verebiliyor. Mercedes-Benz gibi pek çok firma da vergi durumunu pazarlama stratejilerine uydurarak bu açıdan dezavantajlı modellerini bizim gibi ülkeler için daha küçük motorlarla piyasaya sürüyorlar.
Bu can sıkıcı konuları geçip biraz yeni E180’i tanıyalım isterseniz. Mercedes-Benz ilk bakışta sizi yakalayan yeni burun kısmı dışında E serisinde çok önemli bir görsel değişikliğine gitmemiş. İtiraf ediyorum ilk gördüğümde çok beğenmedim. Ancak birkaç dakika sonra bu algının sebebinin daha önce test ettiğim A serisi ve CLA’dan beklediğimi alamamam olduğunu keşfettim. Motoru çalıştırıp gaza bastığımda otomobil benim için önden de çok güzel görünüyordu. Zira Mercedes E serisi nihayet o kocaman krom ızgaranın ve ihtişamlı tasarımının hakkını veriyordu. Ön bölümde dikkat çeken diğer bir değişiklik ise iki parçalı farların birleştirilmesi ve led gündüz farlarıyla tek bir gövde de birleştirilmesi olmuş.
Otomobil önceki versiyonunun iç kabin hacmini aynen taşırken, orta bölümdeki şaft tüneli çıkıntısına rağmen iç kabin yine de 5 yetişkin için yeterli alana sahip. E serisi segmentinin en geniş iç hacmine sahip otomobili olma özelliğini de sürdürüyor.
Direksiyonun solunda silecekler, cruise kontrol, sinyaller, direksiyon ayarlarını kontrol ederken, sağ kısımda ise vitesi kontrol ettiğimiz kontrol çubuğu bulunuyor. Açıkçası biraz kafa karıştırıcı.
Kapı için cepleri özellikle seyir halindeyken biraz kullanışsız olsa da otomobilde hemen her şeyiniz için uygun bir saklama alanı bulmanız mümkün. Kabin içindeki aydınlatmaya ise aşık olacağınızı garanti edebilirim. Örneğin ön kabin ışıkları dikiz aynasının altında yer alıyor. Bu sayede hem çok engeli ve yeterli bir ışığa kavuşuyorsunuz, hem de şoför dahil hiçkimse seyir esnasında rahatsız olmuyor. Çok iyi fikir açıkçası! Kapı içi aydınlatmaları da çok iyi gizlenmiş ve küçük detaylar olmasına rağmen size bir Mercedes’te olduğunuzu hatırlatıyor.
1.6 litrelik motora sahip olduğunu öğrenince büyük meraka gark olduğum performans konusu ise E180’in en büyük avantajlarından birisi. Sonuçta 1.650 kilogram boş ağırlığa sahip kocaman bir Mercedes’ten bahsediyoruz ve 1.6 litre’nin lafı bile kulağa biraz komik geliyor. Otomobili teslim alıp otobana çıktığımda ise bunu düşündüğümü yazmayacağıma kendime söz vermiştim bile. Tutamamış olsam bile. Otomobil 4 silindirli 1.6 litre benzinli motoru ve sahip olduğu 156 beygirle 2.0’ı aratmayan bir ivmeye, ani güç karşılığına ve son hıza sahip. 7 ileri şanzıman bu motorla kesinlikle iyi uyum sağlamış. Vites geçişleri kararlı ve sarsıntısız. Otomobili çok zorlamadığınız sürece bu motor seçeneği sizi fazlasıyla tatmin edecektir. Sport moduna geçtiğinizde vites değişim ve devir tercihleri performans hissini hissedilir derecede arttırırken, Economy modu da son derece yeterli ve benim genel tercihim oldu.
Otomobil en son kullandığım otomobillerden sonra ise mekanik anlamda tanrının bir hediyesi gibi geldi. Aslında hediye Alman mühendislerden tabii ki. İstanbul’un otobanda bile rastlanabilen meşhur çukurlarına ve genellikle bozuk yollarımıza rağmen 2 gün boyunca her yol şartında otomobilin karayla teması yok gibiydi. Hiçbir çukuru olduğu gibi hissetmemek bir yana E180 arkadan itişli bir otomobile göre mükemmel bir yol tutuşa da sahip. Otomobili özel bir gayret göstermedikçe çizgisinin dışına çıkartmak neredeyse imkansız. Hiçbir sürat diliminde ne yol, ne de motor sesinin rahatsız edici boyutlara ulaşmaması da ayrı bir başarı göstergesi.
17 inch’lik standart lastikler özellikle otobanda (yani E serisinin asıl ait olduğu yerde) hem yol tutuş hem de güven hissini destekliyor. Eski versiyona göre çok daha iyi olan direksiyon simidi de çok keyifli. Oldukça güçlü frenlere sahip E180, yaptığımız çılgınca denemelerde dahi (‘185 km/s ile giderken önümüze ren geyiği çıktı mesela’ simülasyonu gibi) mükemmel sonuç verdi ve en ufak bir savrulma eğilimi göstermedi. Fren pedalının dozajı da mükemmel ve alışmak için özel bir çaba göstermeniz gerekmiyor. İlk dokunduğunuz an alışmış oluyorsunuz. Hepsi bu kadar.
Yakıt tüketiminde ise tahmin ettiğim gibi fabrika verilerini yakalamak pek mümkün olmadı. Bunda elbette şehirlerarası yollarımızın bir Avrupa ülkesi göz önüne alındığında şehir içi trafik dinamiklerine sahip olması etken olsa da, yine de 1.6 litre motor ve 1.650 kg’lık şasinin kombinasyonundan daha iyimser veriler beklemek biraz hayal olurdu bana kalırsa. Ortalamada 9 litre gibi bir değer yakaladığımız E serisinde şehir içi tüketim zaman zaman 10 litreyi buldu. Şehir dışında ise hız limitlerine uyduğunuz takdirde otomobil 100 km’de yaklaşık 8 litre civarı benzin tüketiyor. Belki daha ideal şartlarda ve daha sakin bir sürücüyle beklenen değerler yakalanabilir ancak siz yine de fabrika değerlerinin üzerine kafadan 1 litre koyun derim. Ha makul değil mi? Son derece makul.
Güvenlik noktasında da yeniliklere sahip E serisinde çarpışma ikazı, otomatik uzun far yardımcısı, aktif park yardımcısı sistemleri standart olarak bulunuyor. Test aracımız’da bulunan ve opsiyonel olarak tercihe göre eklenebilen 360 derece kamera sistemi ise özellikle bu gibi büyük ve geri geri parkederken sonunun nerede olduğunu kestiremeyebildiğimiz araçlar için bir nimet. Otomobili yukarıdan görerek en ufak detayı dahi atlamadan rahatça park edebiliyorsunuz. Açıkçası bana Grand Theft Auto isimli ilk gençliğimin favori PC oyununu hatırlattığı için de çok sevmiş olabilirim. İç mekanda kullanılan kahverengi ceviz ağacı süslemeler her zamanki gibi çok başarılı. Ancak orta konsoldaki analog saat ve her modelde üzerine basa basa belirttiğim ekran hoşuma gitmeyen detaylardan. Saatin hoşuma gitmemesi ise ekranla uyumsuzluğundan. Mercedes’in bence acilen bu ekran görselinde bir yeniliğe gitmesi gerekli. Bana kalırsa sahip olduğu üst düzey hissi biraz aşağı çekiyor.
Panaromik sunroof’tan, keyless-go sistemine, bagaj kapatma tuşuna kadar her yanı size kendinizi özel hissettirecek detaylarla dolu yeni Mercedes E180’i biz çok sevdik. Tavsiye edilen anahtar teslim fiyatı 142.000 TL olan E180’e ekstra donanımlar ve premium paket eklenince fiyat 168.160 TL’ye çıkıyor. Otomobilin 30.000km bakım maliyeti ise 1.441 TL.
Sonuç olarak Mercedes E180 pahalı bir otomobil fakat size bunun karşılığını veriyor. Her şeyden önce otomobillerin birbirine benzediği, karaktersizleştiği bir dönemde size kendinizi güvende ve özel hissettiriyor. İki gün boyunca bizlere aslında sosyologların incelemesi gereken pek çok enstantane yaşatan E180’i alacak paranız varsa fazla düşünmenize gerek yok. Yoksa da eğer bizim gibi otomobil sevdalısıysanız bir bayide yakından incelemek bile sizi mutlu edecektir.