1993’de 21 yaşındayken henüz gözleri ve dişleri olmayan Jordan takımında kariyerine
başlayan Rubens abimiz o dönemlerde elbette en tecrübeli Formula 1 pilotu olacağını bilmiyordu.
6 takım… 326 yarış… Bak tekrar söyleyeyim; 326 yarış! …326!
Kıskandık lan! 326 yarış ne lan, nasıl bir hayat yaşamaktır bu!
Ama dur anlatalım biraz, belki de o kadar kıskanmayız! Çünkü 11/326 sonuçta!
Minibüs soförü ile semt manavı arasında bir tipe sahip olan Rubens Abi’nin aynı zamanda “abi şurdan iki kişi” diyerek uzattığınız bozuklukları vites kolu üzerinden yaptığı bir manevrayla alacakmış gibi bakışları vardır.
Rubens Abi; oldukça verimli çaylak sezonlarıyla karting kariyerindeki 5 şampiyonluğu, bunun sayesinde geçiş yaptığı Formula Lotus’da da şampiyonluğu ve bunun sayesinde geçiş yaptığı İngiltere Formula 3’de D. Coulthard’ın önündeki şampiyonluğu, bunun sayesinde de 19 yaşında iken Formula 1’in kapısına gelip de giremeyince F3000 (Bugünkü GP2) kapısından girmesi ve buradaki istikrarı sayesinde 1993 yılında Jordan takımı ile Formula 1’e giriş yapmasıyla Jordan’da 4 ardından Stewart’da 3 sezonluk yüksek performansıyla değil de, nalbant takımdaki 6 sezonluk köleliği ile bilinir.
Ha, tabi San Marino Gp antrenman turlarında ölümün kıyısında durmuş olan kazasıyla da bilinir.
2000 yılında Edi’nin ayağının kaydırılmasıyla Şumi’ye emir eri olarak nalbantlar tulumu giydirilen Rubens Abi başına geleceklerden habersizdi.
Yarış kazandığında podyumda mutluluk şebeğine döner ki, zor görürsünüz. Niye, çünkü adamı “ya ayağını gazdan çek, ya da hastirnameyi al” diyecek kadar hor görmüşlerdir.
Hatta o kadar horköle görülmüştür ki pistteki yarışçılardan biri olsak “Abi n’olur al da bi yarış geç bizi…” diyerek vicdanımızı rahatlatasımız gelir.
Tüm nalbantlık kariyeri Avusturya’nın düzlüklerinde tüm zamanların en şampiyonuna “e hadi gel de geç” dermişçesine geçen Rubens Abi sonunda cinnet geçirmiş ancak vücudundaki sinirlerin paparaya dönmüş olmasından olsa gerek, aracının süspansiyonunun hedeflemesini 7 yıl yetmiyormuş gibi, 1 Atlantik okyanusu, 2 ülke ve 9792 km ile ıskalayarak, vatandaşı ve kankası Felipe’nin kafasını kırmıştır. Oğlum o değildi lan, öbürüne yapacaktın. Açık kahverengi saçlı, gri gözlü, uzun suratlı … vs.
Rubens Abi, nalbant tulumunu çıkardıktan sonra yaşasın kölelikten kurtuluyorum diyerek “Düşlerin gücü adınaaaa” nidalarıyla “Hayat onda”ya giderken yine başına geleceklerden habersizdi.
Gerçi evet artık köle değildi. Neden, çünkü 16. sırada köleliğin bir önemi yoktu. Hayat onda da “Bu dünya bizim memleket!” boyalı aracını 16-18-20. sıralarda gezintiye çıkarmışken nalbantların, yanından 2 kez mi yoksa 4 kez mi geçeceklerini merak ediyordu. Yanından geçen o kadar çok araç oluyordu ki bir dönem pistte 45-50 araç olduğunu düşünmüştür.
Köle de olsam en azından 2. idim, maaşım da canavar gibiydi diye düşünürken baktı ki aslında Hayat onda da tonla para ödüyor. O yüzden sesini çıkarmamaya karar verip yüksek oktanlı pazar gezmelerine devam ederken hooopppp, Hayat onda, “bize burda hayat yok” deyip siktir olup gitmeye karar veriyor.
Rubens Abi şok, Rubens Abi işsiz!
Akşam kanepesinde ekoseli battaniyesine sarılmış Vila Prudente ile Vila Pirituba arasında minibüs çeksem ne kadar kazanırım diye düşünürken cep telefonu Göksel’in “Depresyondayım” şarkısı ile mesaj geldiğini bildirir.
“Rubens evladım, “Hayat O’nda”dan kalan takımı satın aldım. Sen benim ik.. eee pilotumsun işte, piyasanın mına koyacaz!”
Rubens Abi şok, Rubens Abi ağzı açık, Rubens Abi salyalı…
Rubens Abi önce gözlerine inanamaz. Ama sonra inanır.
Akabinde cipsleri halının üzerine boşaltarak tabağını direksiyon yapar ve evin içinde viraj kesmeye başlar. Ancak önemli bir ayrıntıyı pek bi tarafına takmaz.
Lan salak, sen nalbantlarla iken patronun olan heriflerden Bay Kahverengi aha bildiğin takım sahibi artık. Sen niye dişlerini yeni fırçalamış at gibi sırıtıyorsun ki şimdi!?
Gerilerde olmayı sıkıcı bulup zincirlenmiş fil misali olmuş aklı ile kölelik günlerini mumla arayan Rubens Abi, başına geleceklerden haberli, teklifi kabul eder. Hayır bu sefer de habersizse diyecem ki beyni çoktan burnundan akmış!
Son sözüm odur ki; halkının koruyucusu, özgürlük savaşçısı, büyük lider Prenses Amidala’nın da dediği gibi Rubens Abi özgürlüğünü, alkışlar ve tezahüratlarla teslim eder. Yine…
###