Lewis Hamilton kısa süre önce GQ'ya uzun bir röportaj verdi ve bu röportajda hayatından bizlere parçalar sundu.
Lewis Hamilton hiç şüphesiz ki Formula 1 tarihinin en ikonik isimlerinden birisi. Kendisini bu kadar özel kılan asıl şey, hem pistte, hem de pist dışında bu kadar başarılı olabilmesi.
Hamilton’ın yarışlardaki başarısını istatistikler zaten çok iyi bir şekilde anlatıyor; yedi şampiyonluk, 103 galibiyet, 104 pole pozisyonu, 197 podyum ve diğer sayısız rekor.
Pist dışında ise bambaşka bir Hamilton görüyoruz: farklı hobilere sahip, yaratıcılığını konuşturan, insanlarla vakit geçirmekten hoşlanan ve biraz da işin magazin kısmından hoşlanan bir kişilik var.
Hayatı ve düşünceleri hakkında magazin dergisi GQ’a uzun bir röportaj veren Hamilton’ın bu röportajını iki parça halinde çeviriyoruz. İlk bölüm daha çok hayatına ve hobilerine odaklanıyor, ikinci bölümde ise işin sportif kısmı yer alacak.
“Formula 1’deki ilk senelerimden hiç keyif almadım”
Röportaj ilk olarak Hamilton’a neden farklı ilgi alanlarına bu kadar önem verdiği sorusuyla başlıyor, İngiliz pilot ise her sporcunun zaman zaman yaşadığı bir durumdan kaçınmak istediği için yola çıktığı cevabına veriyor.
Bu durum elbette emeklilik sonrası boşluğa düşmek.
Hamilton, “Boris Becker’den Serena Williams’a, hatta Michael Jordan’a kadar pek çok muhteşem sporcuyla konuştum. Hayatım boyunca tanıştığım, emekli olmuş büyüklerle konuşmak bir sonraki adımdan korktuğumun göstergesi. Hazır olmadığımın göstergesi.”
“Bu isimlerden bazıları ‘Çok erken bıraktım’ dedi, bazıları ‘Çok uzun kaldım’ dedi, bazıları ise ‘Tüm dünyam başıma yıkıldı çünkü tüm hayatım bu sporla ilgiliydi.” dedi.
“Bunun yanı sıra ‘Bırakmayı planlamamıştım ve biraz berbat oldu çünkü sonrasında gerçekten kayboldum. Öyle bir boşluk vardı ki. Böyle bir boşluk. Ve onu nasıl dolduracağıma dair hiçbir fikrim yoktu. Ve başlangıçta onu doldurmak için o kadar acele ettim ki, yanlış yollara başvurdum. Ve birkaç hata yaptım. Neyse ki sonunda yolumu buldum.’ diyenler de oldu.”
“Duyduklarım benim aklıma şu soruyu getirdi: bıraktığımda olası sonuçlardan nasıl kaçınabilirim? Bu nedenle tutkulu olduğum başka şeyler aramaya başladım.”
“Hayatımın ilk yarısı pistteki tek Siyahi çocuk olarak geçti. En büyük dürtüm ise her zaman aynıydı: kabul görmek. Kendi kendime ‘eğer yarışı kazanırsam kabul göreceğim’ derdim.”
“Formula 1’e ilk girdiğimde sadece uyanıyor, antrenman yapıyor, yarışıyor, yarışıyor, yarışıyor yarışıyordum. Başka hiçbir şey yok. Başka hiçbir şeye yer yok.”
“Ama fark ettim ki sürekli çalışmak size mutluluk getirmiyor ve hayatta bir denge bulmanız gerekiyor. Bir noktada aslında oldukça mutsuz olduğumu anladım. Çok şey eksikti, oysa ki bende çok daha fazlası vardı.”
“Açıkçası bu çılgıncaydı, çünkü şöyle düşünüyordum: Formula 1’deyim, hayalime ulaştım, hep olmak istediğim yerdeyim, zirvedeyim, şampiyonluk için savaşıyorum. Ama hiç de keyifli değildi.” dedi.
“Zihnim sürekli hareket halinde”
Bu dönemde Los Angeles’ta yaşayan biriyle çıkmaya başlayan Hamilton, böylece ilk kez sanat çevreleriyle ve daha yaratıcı insanlarla tanıştı. Okyanus ötesine yaptığı seyahatlerde hayatında nelerin mümkün olabileceğini, kendini nasıl daha farklı ifade edebileceğini de anlamıştı.
Sonraki on yıl boyunca önyargıları kırmak için önemli adımlar atan Hamilton, saçları ve dövmeleriyle yeni bir tarz yaratırken, müzik, moda ve film yapımcılığı gibi farklı alanlara da giriş yaptı.
Farklı ilgi alanları hakkında konuşan Hamilton, “Zihnim sürekli hareket halinde.”
“Gerçekten çok canlı rüyalar görüyorum; uyanıp bunları yazmam gerekiyor. Tasarladığım bir şeyle ilgili hayaller görüyorum. Bazen kafamın içinde bir şarkı çalıyor. Uyanıyor, aşağı iniyor, piyanoda şarkıyı çalıyor ve kaydediyorum. Müzik beni canlı tutuyor.” dedi.
Hamilton’ın spordan ayrı bir karakter yaratması ve zaman içinde bir magazin figürüne dönüşmesi, kamuoyunca ve medya tarafından ilk aşamada pek de hoş karşılanmadı.
Gördüğü tepkiler hakkında konuşan Hamilton, “Yaratıcılığımı ve kendimi nasıl ifade edeceğimi keşfettikçe. medyada çok fazla tepkiyle karşılaştım. İnsanlar beni yargıladı, ‘Bir yarış pilotu böyle davranmaz, bir yarış pilotu böyle yapmaz’ şeklinde konuşup durdular.”
“Aslında bizden hemen önceki, 2000’lerin başındaki bazı sürücüler için üzülüyorum. Onlarda çok daha fazlasını yapabilecek potansiyel vardı ancak bunu gösteremediler.”
“Ancak şu anda dünyamıza bakarsanız, birçok pilot kendini farklı şekilde ifade edebiliyor. İnsanların zihniyetini değiştirmek için fazla mesai yapmak zorunda kaldım.” dedi.
Röportajın ilk kısmında bahsettiği emeklilik ve sonrasında yaşayabileceği boşluk da Hamilton’ın kafasından asla çıkmıyor.
Lewis, “Sonsuza kadar yarışamayacağımı anladığım bir dönemden geçtim. Ancak bir gün tamamen bırakacağım ve mutsuz hissetmeyeceğim.”
“Zor olan şey her şeyi yapmak istemem. Çok hırslıyım. Bir şeyde usta olmak için 10.000 saat gerekir. Açıkçası ben bunu yarışlarda yaptım. Diğer tüm farklı şeylerde ustalaşmak için yeterli zaman yok.”
“Yarışların yerini sanırım film ve moda alacak.” diyor.
Lewis Hamilton’ın film tutkusunu ortaya çıkartan isimler kimler?
Hamilton’ın film tutkusunu ortaya çıkartan isimse tahmin edilebileceği üzere ünlü oyuncu Tom Cruise. İki isim, ilk olarak 2014 yılında görüştüler ve o zamandan beri iyi arkadaşlar.
Öyle ki, Hamilton’ın Top Gun: Maverick’te rol alması dahi gündemdeydi… ancak filmin çekimlerinin başladığı 2018 sezonunda Hamilton’ın beşinci şampiyonluğu için Sebastian Vettel ile kıyasıya mücadele halinde olması bunu engelledi.
Film sektörüyle nasıl içli dışlı olduğunu anlatan Hamilton, “2014 yılında asistanım beni aradı ve Tom Cruise’un beni sete [Edge of Tomorrow filminin seti] davet ettiğini söyledi.”
“Kendisine ‘Hay aksi, öyle mi?! Elimdeki her şeyi iptal et!’ diye cevap verdim.
“O günden beri mesaj yoluyla iletişimdeyiz, kendisi ve ekibi bana sonraki yarış için iyi şans diliyor. Birbirimizi bu tür mesajlarla cesaretlendiriyoruz.” dedi.
Bir akşam yemekte Hamilton Cruise’a arkasında Top Gun logosu olan saatini göstermiş ve konu İngiliz pilotun favori filmlerinden Top Gun’a gelmiş.
“Tom’a ‘Dostum, eğer Top Gun 2’yi yaparsan kapıcı olmaya dahi razıyım, yeter ki filmde yer alayım.’ dedim. O zaman Maverick ile ilgili hiçbir şey ortada yoktu!”
Proje 2018 yılında gerçeğe döndü ve Hamilton doğal olarak Jerry Kosinski’den teklif aldı, fakat epey yoğun bir dönemde olduğu için bu teklifi kabul edemedi.
“Öncelikle, oyunculuk dersi bile almamıştım ve filmin hayal kırıklığı yaratan kişi olmak istemiyordum.”
“İkincisi, bu işe ayıracak zamanım yoktu.
“Jerry ve Tom ile konuşmak zorunda kaldığım zamanı unutamıyorum, kalbim epey kırılmıştı. Sonrasında elbette pişman oldum, filmi izlerken sık sık ‘burada ben olabilirdim’ dedim.”
Lewis için beklenen fırsat yaklaşık dört yıl sonra, bu kez yapımcı görevinde gelecekti; nitekim Jerry Kosinski kendisinden Formula 1 filminin yapımcı kadrosunda yer almasını istemişti!
Film projesinin başlangıcını anlatan Hamilton, potansiyel sıkıntıları analiz ederek ekibe büyük katkı sağladığını söylüyor.
Hamilton, “Ekiple konuştuğumda tek söylediğim şey bu filmin özgün olması gerektiğiydi.”
“Elimizde ii ayrı hayran kitlesi var: ilk doğdukları günden beri her hafta sonu ailesiyle birlikte yarışları izleyen orijinal hayranlar, diğeri ise Netflix aracıyla seriye bağlanan yeni nesil.”
“İşimin büyük oranda saçmalıkları ortaya çıkarmaya çalışmak olduğunu hissettim. Sık sık ‘bu asla olmaz, böyle olabilir’ ifadelerini kullandım. Onlara yarışların nasıl olduğunu ve bir yarış hayranı olarak nelerin ilgi çekeceği konusunda tavsiyelerde bulundum.”
Formula 1 filminin başrolünde Lewis’in bir diğer arkadaşı Brad Pitt yer almakta. Kendisi özellikle motosikletlere epey ilgili, hatta 2015 yılında MotoGP belgeseli Hitting The Apex’i dahi seslendirmişti.
Pitt’in rolü hakkında konuşan Hamilton, “Silverstone’da olmak ve Brad’in aslında özünde bir yarışçı olduğunu öğrenmek ilginç bir deneyimiydi. Kendisi gerçekten yetenekli.”
“Sanırım motosikletleri her zaman seviyordu, bu yüzden epey motor yarışı izlemiştir.”
“Gençken faturalarımı ödemek için bir sürücü kursunda çalışırdım, yarışlara falan giderdim. Şirketler 70 kişiyle gelir, ancak virajları yanlış alırlardı. Apekse gelirken dahi iç çizgiyi korurlardı. Hiçbir şey bilmiyorlardı.
“Brad ise hangi çizgide ilerlemesi gerektiğini gayet iyi biliyordu.” dedi.
Röportajın ikinci kısmı kısa süre sonra sizlerle!
padoktansesler.com