Formula 1 dünyası bu hafta sonu Daytona 500’e yönelirken, bazı F1 hayranları şunu merak ediyor olabilir: Max Verstappen, Lewis Hamilton, Fernando Alonso veya herhangi bir aktif F1 pilotu bu yarışı kazanabilir mi?
F1, NASCAR ve IndyCar’da yarışmış olan Juan Pablo Montoya’ya göre, bu sorunun yanıtı pek de basit değil. Kolombiyalı pilot, F1 sürücülerinin NASCAR’ın kendine özgü dinamiklerine uyum sağlamada zorlanacağını düşünüyor. Üstelik bu zorluk, serinin en prestijli yarışı olan Daytona 500’de daha da belirgin hale geliyor.
“F1 ve NASCAR Çok Farklı Disiplinler”
Montoya, Formula 1 ile NASCAR arasındaki temel farkları şu sözlerle açıkladı:
“Tamamen farklı bir kültür. IndyCar gibi. IndyCar’da her yerden gelen sürücülerin oluşturduğu güzel bir karışım var ve popülaritesi giderek artıyor. Ancak birbirleriyle kıyaslanamazlar. F1 sürücüleri çok daha iyi diyemezsiniz. En iyi F1 pilotunu NASCAR’a getirip oval pistte yarıştırırsanız, başlangıçta kesinlikle zorlanır. Ne kadar yetenekli olursanız olun, bu kaçınılmaz. Çünkü çok farklı bir yapıya sahip ve araçtaki kötü alışkanlıklar da çok farklı. Piste çıktıklarında ‘Bu arabanın hiç yol tutuşu yok, araba berbat’ diyecekler.”
Montoya, NASCAR’da başarılı olmanın farklı beceriler gerektirdiğini de vurguladı:
“Formula 1 şu anda tamamen lastikler üzerine kurulu. Lastikleri optimum sıcaklık aralığında tutmak, yönetmek ve performansı korumak F1’in en önemli unsurlarından biri. Ancak diğer şampiyonalarda mesele, lastikleri ne kadar hızlı ve agresif sürebileceğiniz. NASCAR’da ise sınırları zorlamak ve sert kullanmak gerekiyor.”
“Daytona’da Paketin İçinde Kalmak Çılgınca Bir Deneyim”
Montoya, Daytona 500’ü özel kılan unsurlardan birinin de “restrictor plate” adı verilen güç sınırlama sistemi olduğunu belirtti.
“Avrupa’daki insanlar restrictor plate yarışlarının mantığını anlamıyor. Motor ile gaz kelebeği arasına konan plakalar, hava akışını kısıtlayarak motor gücünü 750 beygirden 400 beygire düşürüyor. Tek başınıza giderken 190 mil/saat (305 km/s) hızla ilerliyorsunuz, ancak bir grubun içinde olduğunuzda hızınız 200 mil/saat (322 km/s) seviyesine çıkıyor. Eğer ana grubu kaçırırsanız, tur başına 1 ila 2 saniye kaybediyorsunuz. Bu yüzden herkes üçer sıra halinde dizilip birbirini ileriye itiyor.”
Montoya, NASCAR’ın yakın mesafeli yarış formatında pilotların birbirlerine bağımlı olduklarını ve bu durumun Avrupa’da yanlış anlaşıldığını söyledi:
“NASCAR, Formula 1’den çok farklı ama en az onun kadar zorlu. İşin ilginç yanı, kazanmak için diğer sürücülere güvenmek zorundasınız. Herkesin birlikte hareket etmesi ve kazanmak için çabalaması yarışı inanılmaz kılıyor.”
“NASCAR, Yarış Otomobilleriyle Bowling Oynamak Gibi”
Kolombiyalı sürücü, NASCAR otomobillerinin ağırlığının ve fren sistemlerinin de F1’den oldukça farklı olduğunu belirtti:
“Bu araçlar büyük ve ağır. Eğer birisi size çarparsa, arabayı düz tutmak gerçekten çok zor. Ayrıca frenler çok küçük olduğu için, bir kaza olduğunda durmak neredeyse imkansız. Ya şeridinizi değiştirerek kazadan kaçarsınız ya da çarpışırsınız. Arada bir durum yok. Hep ‘Bu çok yakındı’ diyemiyorsunuz çünkü kaçamıyorsanız doğrudan kazaya karışıyorsunuz. Ben hep ‘NASCAR, yarış arabalarıyla bowling oynamak gibi’ derdim.”
Montoya, Daytona 500’de yaşanan kazaların büyüklüğüne dikkat çekerek şunları ekledi:
“Büyük bir kaza olduğunda genellikle 20 araba birden yarış dışı kalıyor. Çünkü bu araçlar çok hızlı, büyük ve ağır olduğu için durmaları mümkün değil.”
trf1.net