Otomobil dünyasının ikonlaşan markası MINI'nin geçmişten günümüze hikayesi Onurcan Türkkan'ın makalesi ile eab'de...
Sir Alec Issigonis’in tasarladığı Mini, 50’lerin petrol bunalımına bir cevabıydı. O zamanlar bu otomobil spor bir model olarak değil fakat dört yetişkinin binebileceği ufak ve dönemin otomobillerine göre düşük bir yakıt tüketimi gösteren halk aracı olacaktı.
Aslında bu otomobil bir devrim niteliğindeydi. Yer kazanımı için yapılan değişiklikler aynı zamanda yol tutuşa ve hacmen küçüklüğe anormal etki etmiştir ve günümüzde de etkileri gözükmektedir. İlk defa enine motor yerleştirip otomobilin burnu kısaltıldı, dik camlar kullanarak otomobilin içindeki hacim arttırıldı ve lastikler otomobilin en ucuna yerleştirildi ki içeride kullanılabilecek hacim artsın.
Bu özellikler 60’lara damgasını vurdu, artık herkes bir Mini Cooper ister oldu... Neden mi? F1 de şampiyonlukları bulunan John Cooper’ın Mini'lerin potansiyelini görmesi bu otomobilin bir yaşam tarzı haline gelmesine sebep oldu.
İlk Mini Cooper 1961 yılında 55hp olarak piyasaya sürüldü fakat onu bir efsane kılan 76hp 1275cc lik, hatta daha sonra 91Hp Works rally otomobilinin temellerini oluşturan Mini Cooper S oldu. Bu küçük, hafif dengeli otomobilin bir aksesuar haline gelmesi ise 1964-1967 yılları arası Monte Carlo Rally'sini kazanmasiyla meydana geldi. Sadece birinci olmakla da kalmadı, ilk üçü Mini’ler oluşturdu. Hatta 1966’da bu serinin önüne geçebilmek için Mini’ler yanlış far kullandığı için diskalifiye bile edildiler.
Dünya vitrininde başarılı bir şekilde boy gösterişinin ardından popularitesi hızla artan halkın arabası Mini artık bir aksesuar haline gelmişti ve herkes onu ister hale geldi. Enzo Ferrari’nin bile bir Mini’si olduğunu düşünürsek nasıl bir ikon haline geldiğini daha rahat anlayabiliriz. Bu andan itibaren Mini'lerde deri koltuklar, elektrikli camlar gibi zamanına göre lüks olan donanımlar eklenmeye başlayıp günümüz Mini’sinin temelleri çok sağlam bir şekilde atıldı. Halkın içinden çıkması ise bu "Küçük Dev"e ayrı bir hayran kitlesi oluşturdu.
1959-2000 yılları arası üretilen Mini’nin hayatta kalabilmesi onun bir yaşam tarzı haline gelmesi oldu. Bu Pazar stratejisi Rover’ın Mini’yi ayakta tutabilmek için düzenlediği doğum günleri ve Special Edition modelleri ile mümkün kılındı, hatta ABS, Airbag gibi teknolojilerde bu otomobile eklendi.
Yeni Mini ise BMW’nin ellerinde yeniden canlandı ve eski popülerliğini geri kazandırdı. 2002 senesinde Turkiye yollarına çıkan Mini bir fanatizm haline tekrardan geldi fakat şimdilerde artık yine gerilemeye başladı, nedeni ise daha öncede bu modeli öldürmek için yapılmaya çalışılan farklı model ve versiyonlarının denenmesinin onu sıradan hale getirmesidir. Gerçi benim gibi Mini’ciler hala fanatik olarak ilerlese de, artık Mini görünce, kafaların dönmemesini sonuçlandıran kullanıcı profili de meydana geldi.
BMW’nin Mini’yi diriltmesi sadece otomobil olarak olmadı, yaşam tarzı olarak da diriltti. Giyim alaninda hatta kahve bardağından bavullara kadar bir kreasyon oluşturdu. Havlusunu hala daha kullanırım, damalı bayrak Mini tavanından esinlenen çok hoş ve kocaman bir plaj havlusu. Detaylara
www.mini.com.tr adresinden de ulaşabilirsiniz, gerçekten güzel ürünler mevcut. Pahalı olsalar da Mini fanatikleri bu ürünleri almaktan vazgeçiremiyorlar :)
Bununla da sınırlı kalınmadı ve 2009 yılı Mayıs ayında Mini’nin 50. Yıl doğum Günü düzenlendi. Silverstone pistinde görkemli bir şekilde kutlanılan doğum gününe dünyanın her tarafından Mini fanatikleri otomobilleriyle katıldı. Hatta aralarında bir Türk de oldu, Türkiye’den tek başına yola çıkıp Mini United Festival alanına ulaşabilen Fatih Veyseller... Türkiye’de bu denli fanatiğinin az bulunmasına rağmen dünyanın en önemli araçlarından biri olan Mini’nin Bmw öncesi satışları 5 Milyonu aşmıştı ve 130 gazetecinin oyu ile “European Car of The Century” Avrupa’da yüzyılın en iyi otomobili ünvanını kazandı.
Son olarak pek bahsedilmeyen bir konuya kısaca değineyim, Aslında Mini’nin yaratıcısı olan Sir Alec Issigonis İzmirli :) Dedesi 1830 yıllarında İngiltere’ye göç etmiştir. Bu otomobil kazara Türkiye’de üretilse nelere mazur kalırdı diye düşünmeden de edemedim…