Tıpkı Lotus gibi Mercedes de motor kapağının arka kuyruk kısmına hava kanalı ekleyerek, buradaki dağınık hava akımını toplayarak arka kanat üzerinde pasif DRS kullanmayı denedi. Böylelikle kanal yardımıyla toplanan hava arka bölümde türbulans etkisi oluşturuyor ve arka kanadın etkinliği üzerinde önemli rol oynuyor.
Kanallar boyunca geçen hava akımı arka kanadı besleyen periskop şeklindeki kanala gitmeden önce motor kapağına gönderiliyor. Lotus’un kullandığı tasarımın aksine Mercedes’in periskop tasarımı arka kanadın alt bölümündeki etkinliği durduruyor. Fakat bunun tasarımın çalışma prensibinin bir parçası mı olduğu yoksa bu yöntemle bağlanacak farklı bir arka kanat kullanmayı mı düşündükleri kesin değil.
Yukarıdaki resimde görüldüğü gibi hava koşullarından dolayı kanalın çıkış kısmı bantlanmış, bu nedenle ne kadar büyük olduğu ya da besleme yarığının yönelimi net değil fakat kesin olan bir şey var ki eğer periskop gerçekten arka kanada bağlanmazsa oluşan besleme etkisi Lotus’un çözümünden daha geniş bir alanda etkili olabilir. Bu da drag etkisinin azaltılarak daha fazla downforce elde etmek anlamına geliyor.
Eğer tahmin edildiği gibi periskop arka kanada bağlanmayıp besleme için kullanılırsa arka kanatta daha dikey hücum açısı kullanılmasına olanak sağlanır, böylelikle yarık uç katmanını azaltarak downforce’un kuvvetlenmesine yani artmasına yardımcı olur. Eğer hız giderek artarsa bu kez yarık arka kanat hücum açısı için yeterli hava akımını üretemez ve kanadın etkinliği sonlanır. Downforce azalır ve dolayısıyla drag etkisi baş gösterir. Bu da araçların daha yüksek hızlara çıkması anlamına geliyor ki tahminen 5-10 kmh kadar bir etki yaratabilir.
Mercedes bu çözümle birlikte DDRS sistemini de kullanmaya devam edecek, böylece DRS aktif değilken bile drag etkisi azaltılmış olacak.