Fernando Alonso'nun zaferi ile sonuçlanan İspanya GP'sinden arda kalanları Mehmet Ali Selışık kaleme aldı.
John Carpenter’ı mutlaka izlemişsinizdir. Son soruda telefonla joker hakkını kullanıp, babasına kazandığının haberini veren meşhur “milyoner”. Yarışmayı kazanan milyonerlerden oluşan özel bir program daha yapılınca, Carpenter tekrar yarışmacı koltuğuna oturmuştu. İlk kez joker kullandığı soruyu gördüğüm anda bilmenin hazzı bambaşkaydı, bunu ise Formula 1’e borçluyum.
Soru, hangi operanın “Toreador”u ihtiva ettiğiydi. Yıllar yılı podyumda şampanya töreni müziği olan Toreador, Georges Bizet’nin Carmen’inde geçiyordu. Üzerinden ilginç noktalar çıkarmanın pek kolay olmadığı bir İspanya GP’si yazısına da en çok “toreador”, yani “boğa güreşçisi” yakışıyor. Lotus’la birlikte Red Bull’u mağlup eden bir İspanyol pilot varken, matador temalı göndermeler kaçınılmaz.
Lotus, Twitter hesabını en etkin kullanan takımlardan. Her haftasonu için hashtag’ler hazırlıyorlar. İspanya’da kullandıkları hashtag ise #CatchTheBull, yani “boğayı yakala”ydı. Hedefteki takım herkes için Red Bull’lar haliyle, onlar şampiyon olmaya devam ettikçe de bu sürecek. Ancak 2011’deki dominasyonu tekrar etmeleri güç, zira Ferrari ve Lotus ya çok yakınında ya da Avusturyalı takımdan öndeler.
Cumartesi gününden ibaret bir Formula 1 sezonu düşlersek, bu rekabetçi gruba Mercedes’i de katmak mümkün. İş pazar gününe gelince ise gümüş oklar arkalara doğru ilerliyor, yarış içinde azalarak bitiyorlar. Polden başlayan Rosberg, galip Alonso’nun 68 saniye ardında 6. sırada finiş görürken; ikinci cepten start alan Lewis Hamilton bir tur geride 12. tamamladı yarışı. Yarış temposu yükselmek zorunda, bunu yolu da Mercedes’in lastikleri etkin kullanmasından geçiyor.
Red Bull’lar herhangi bir şeyi yanlış yapmadılar, sadece rakipleri daha hızlıydı. Lotus’un dört pit stop’ların havada uçuştuğu bir yarışta üç kez pite gelerek sağladığı avantaj ve Ferrari’lerin lastiklerini doğru çalıştırması onları podyum dışında bıraktı. Yarıştan önce veya sonra didişmemiş olmaları da Horner’ın bir haftasonu kafasını dinlemesine vesile oldu. Hatta yarış öncesi değerlendirmemde dikkat çektiğim takım arkadaşı çekişmelerinin hiçbirini Barcelona’da görmedik. Mercedes, Red Bull, McLaren, hepsinin pit duvarları yalnızca rakip takımlarla meşguldü. Vettel gridin en istikrarlı iki pilotundan biri, henüz ilk beş dışında finiş dahi görmedi.
Kendi evinde yarıştığında o meşhur 0.6 saniyesini cebinden çıkaran Fernando Alonso, alkışlanacak bir performans sergiledi. Asıl eleştirilecek nokta ise, İspanyol bayrağını kapalı parka gelene kadar aracında dalgalandırmasına verilen tepki oldu. Alonso bunun için hakemlerin önüne çıktı, kutlama yaptığı için. Daha önce Kimi Raikkonen’e lastik yaktığı nedeniyle ceza veren FIA hala akıllanmamış, Formula 1’de eksik olan bu işte. Bir de hız eksik diyelim, araç üstü görüntüleri dikkatli izleyen herkes pilotların sinir bozucu derecede temkinli turlar attığının ayırdına varmıştır. Geri adım atan, kendi limitlerini dahi zorlayamayan bir spor şu an Formula 1, tatsız oluşunun sebebi bu. Yoksa pit stop stratejileri, el değiştiren liderlikler ve geçişler açısından 2013 İspanya Grand Prix’si cömert olarak dahi addedilebilir. Ferrari parantezini kapatmadan, dokuzuncu sıradan kalkıp ikinciliğe göz kırpan Felipe Massa’ya da hakkını verelim. Sıralama turlarında bir parça daha dikkatli davranıp grid cezasını almasa ikinciliği ciddi anlamda zorlayabilecek bir konumdaydı Massa. Ve sanırım, Formula 1 tarihinin en küçük üçüncülük kupasını aldı bu haftasonu.
Raikkonen, sessiz sedasız, kendi halinde çok önemli podyumları topluyor. Fin pilot beş yarışın dördünde ilk iki sıranın altına inmedi, son üç yarıştır da ikinciliği kimseye bırakmıyor. Yeni puanlama sisteminin Kimi için handikapı, galibiyetle ikincilik arasındaki farkın artması. Eski puan sistemiyle Vettel ile Raikkonen 36 puanla liderliği paylaşıyor olurdu, fakat Formula 1 değişti ve şampiyonluk yarışında yerini sağlamlaştırmak için Raikkonen ve Lotus’un galibiyetlere ihtiyacı var.
Bir ufak kısmı da Esteban Gutierrez’e ayıralım. Sezon başından beri sıkça eleştirmekten geri durmadığım Meksikalı, hem pit stoplar sırasında da olsa yarışa liderlik etti, hem de yine lastiklerin çok fark yarattığı bir yarış olmasına rağmen en hızlı tura imza attı. Parlamaya başlaması lazım yakında, gidişat bir parça daha iyi gibi.
İspanya’yı bırakıp sokaklara dönüyoruz. Avrupa sezonu Monaco Grand Prix’si ile devam edecek, keyifli olacağını öngörmek pek uzmanlık gerektirmiyor. Asilzadelerin, şeyhlerin ve bizim devlet büyüklerinin şampanyadan çekinmesini hep keyifle izlemişimdir, bu yılki Monaco GP’sinde de benzer görüntülerle neşelenmeyi umuyorum.
Mehmet Ali Selışık