Formula 1 tarihinde yarışan her pilot ilk yarış stresini yaşadı, peki hangileri bu stresi iyi yönetti?
Formula 1 tarihinde yarışan tüm pilotların hikayesinin başladığı bir yarış vardır, ister şampiyon olsunlar, ister silinip gitsin, her pilot o ilk yarışın heyecanını ve stresini tatmıştır.
Bu tatlı stresi son yaşayan isim Oliver Bearman oldu, Formula 1 kariyerinin ilk yarışına Carlos Sainz’ın apandisit patlatması sonucu apar topar çıkan Bearman, yine de büyük bir olgunluk gösterdi ve damalı bayrağa yedinci sırada ulaştı.
Bearman’ın performansı akıllara şu soruyu getirdi: Formula 1 tarihinde ilk yarışını Bearman kadar iyi geçiren başka kimler var?
Padoktan Sesler olarak iki yazılık serimizde bu soruya cevap arıyoruz, işe 21. yüzyıl ile başlayacağız. İyi okumalar!
Kevin Magnussen, 2014 Avustralya
1990’ların işlenememiş yeteneklerinden Jan Magnussen’in oğlu Kevin, alt serilerde kendini kanıtlamayı başarmış ve bu sayede eski McLaren CEO’su Ron Dennis’in gözüne girmeyi başarabilmiş bir isimdi. McLaren akademisinde geçirdiği iki yılın ardından 2014 sezonunda Formula 1’e terfi edecekti.
Magnussen’in ilk yarışı Dennis’in yatırımlarını haklı çıkaracak şekilde sonuçlandı; sıralama turlarını dördüncü sırada tamamlayan K-Mag, yarışta da istikrarlı bir tempo tutturarak sıra kaybetmeyecek ve Lewis Hamilton’ın yarış dışı kalmasının ardından damalı bayrağı üçüncü sırada görerek podyuma çıkacaktı! Magnussen sonrasında Daniel Ricciardo’nun diskalifiyesi sonucu ikinciliğe yükseldi.
Lewis Hamilton’ın ardından ilk yarışında podyum gören ilk isim olan Magnussen, bu performansın ardından bir daha bırakın podyumu, damalı bayrağı dördüncü sırada bile göremedi.
Daniil Kvyat, 2014 Avustralya
2010’ların başında Red Bull akademisinin The Beatles misali bir dörtlüsü vardı: Daniel Ricciardo, Brendon Hartley, Carlos Sainz Junior ve Daniil Kvyat.
Bu dört isim arasından en genci ve saf hız olarak en öne çıkanı Kvyat gibi duruyordu, Helmut Marko da bu tarz pilotları çok severdi. Dolayısıyla alt seri karnesinin ardından Kvyat’ın Toro Rosso ile Formula 1’e yükselmesi sürpriz olmadı.
İlk yarışı olan Avustralya’da sıralama turlarını sekizinci sırada tamamlayan Rus pilot, damalı bayrağı da takım arkadaşı Jean-Eric Vergne’in bir sıra arkasında dokuzuncu gördü ve “Formula 1 tarihinin puan alan en genç pilotu” rekorunu 19 yıl 10 ay 18 gün ile kırmayı başardı.
Sebastian Vettel, 2007 ABD
2000’lerin başından bu yana Alman motor sporlarının yeni yıldızı olacağı öngörülen Sebastian Vettel, hem Red Bull bünyesinde yer alıyor, hem de BMW Sauber adına test pilotluğu yapıyordu.
2006 sezonunun ardından alt seri kariyerine son veren ve BMW bünyesindeki sorumluluklarıyla ilgilenen Vettel bir fırsat bekliyordu, o fırsat Robert Kubica’nın Kanada’da geçirdiği büyük kazanın ardından talihsiz bir şekilde geldi.
Indianapolis’te gerçekleşen son yarışta direksiyona geçen Vettel, sıralama turlarını yedinci sırada, takım arkadaşı Nick Heidfeld’in yalnızca 0.6 saniye gerisinde tamamlamış, yarışı da sekizinci sırada tamamlayarak üstüne düşeni yapmıştı.
Vettel bu sonucun ardından 19 yıl 11 ay 14 gün ile “Formula 1 tarihinin puan alan en genç pilotu” rekorunu da Jenson Button’dan devraldı, bu rekor sonrasında üstte de bahsettiğimiz Daniil Kvyat’a geçecekti.
Lewis Hamilton, 2007 Avustralya
McLaren’in çocukluğundan bu yana çekirdekten yetiştirdiği, nihayetinde 2006 sezonundaki dominant GP2 şampiyonluğunun ardından da koltuğa oturttuğu Hamilton, henüz ilk testinden beri aşırı heyecan uyandıran bir isimdi.
İlk yarışında da bu heyecanın karşılığını verdi aslında Lewis, sıralama turlarını son iki yılın şampiyonu ve takım arkadaşı Fernando Alonso’nun 0.250 saniye gerisinde dördüncü tamamladı, yarışın startında üçüncülüğe fırladı ve pit stoplara kadar dördüncülüğe gerileyen Alonso’nun önünde yer aldı.
Sonrasında stratejinin de etkisiyle Alonso’nun gerisine düşen Hamilton yine de üçüncülüğü korumayı başardı ve ilk yarışında podyuma çıkarak beklentileri karşıladı.
Robert Kubica, 2006 Macaristan
Polonya gibi o dönem motor sporları kültürünün -hiç olmazsa pist düzeyinde- pek yüksek olmadığı bir ülkeden gelen, buna rağmen alt serilerde Hamilton ve Vettel gibi isimlere üstünlük kurmayı başaran Kubica, bu performansının da yardımıyla uzun süredir BMW bünyesindeydi.
Kubica’nın 2007 sezonunda BMW Sauber koltuğuna geçmesi kesin gibiydi, fakat beklenen fırsat 2006 sezonunda geldi: Jacques Villeneuve’u sezon bitmeden kovan takım, Kubica’ya erkenden şans verdi.
Macaristan’da sıralama turlarında takım arkadaşı Heidfeld’i geride bırakan ve yarışa onuncu başlayan Kubica, yağmurlu yarışta bir an olsun teklemedi ve güçlü bir performansın ardından damalı bayrağı yedinci sırada gördü!
Her ne kadar Kubica yarıştan sonra aracının ağırlık sınırının altında kalması nedeniyle diskalifiye edilse de, henüz ilk yarışında Villeneuve gibi eski bir şampiyonu aratmayacağını göstermişti.
Mark Webber, 2002 Avustralya
Bu yarışı hepimiz biliriz; ilk turda Ralf Schumacher frenlemeyi kaçırır ve Rubens Barrichello’nun üzerinden uçar, ardından tetiklenen kaza sonrası tam sekiz pilot daha ilk sektör bitmeden yarışa veda eder.
Yarışın asıl hikayesi ise krizden fırsat yakalayan ve kaotik ilk turun ardından kendini sekizinci sırada bulan bir çaylakta gizli: kariyerinin ilk yarışına kendi evinde çıkan Minardi pilotu Mark Webber!
Herkesin hata yaptığı ve teker teker gerilediği yarışta altındaki zayıf araca rağmen iyi bir performans sergileyen Webber, fırsatlardan faydalanarak beşinciliğe kadar yükselmişti.
Son turlarda tecrübeli Toyota pilotu Mika Salo’nun baskısına direnmeyi başaran Webber, bir an olsun hata yapmadığı yarışı beşinci sırada tamamlayacak ve tüm Avustralyalıların yüzünü güldürecekti. Kendisinin podyum seremonisi sonrası Avustralya bayrağıyla kürsüye çıktığı anlar halen unutulmazların arasında.
Kimi Raikkonen, 2001 Avustralya
Uzun kariyerine Sauber ile başlayan Raikkonen ilk yarışı öncesi tepkilerle karşılanan bir isimdi, nitekim alt serilerden sadece 23 yarışlık tecrübeyle geliyordu ve kendisinin Formula 1 için yeterli olmayacağını söyleyenler vardı.
Fakat eleştirilere asla kulak asmayan Peter Sauber, testlerde gördüğü sonuçların kendisine yeterli geldiğini düşünerek Raikkonen’e koltuk vermişti ve Fin pilotun yüzünü kara çıkarmayacağını düşünüyordu -çıkarmadı da.
İlk yarışından 15 dakika öncesine kadar bir masanın altında uyuyan ve sadece “beş dakika daha uyumak” isteyen Raikkonen, piste çıktığı an tüm şüpheleri silip attı ve 13. sıradan başladığı yarışı startta gerilemesine rağmen usul usul yükselerek altıncı sırada tamamladı.
O yarışın ardından hiç kimse Raikkonen’e bir daha şüpheyle bakmayacaktı.
Yazı serimiz 20. yüzyılın en iyi performanslarıyla devam edecek.
padoktansesler.com