Çekiciliğin genellikle pratiklikten uzak olduğunun kanıtı.
Amerika'nın Fiat 500 serisine tam olarak ısınamadığını söylemek yanlış olmaz. 2016 yılında satışları çok iyi olmayan model, geçtiğimiz sene de MINI Cooper'ı geçmeyi başaramadı (satışlarda). Zayıf satış rakamlarının kompakt otomobilin 500C Abarth gibi bir versiyonuna iyi bir ortam hazırlamayı başaramadığını düşündüğümüzde, içimden bir ses yükün çoğunu bu aracın taşımadığını söylüyor.
Sanırım teknik olarak bu araç "egzotik İtalyan" kategorisine giriyor. Çok da ateşli olmayan, neredeyse üstü açılır şehir otomobilinin son derece çekici göründüğünü ve uzun yollarda kullanması neredeyse imkânsız olduğu göz önüne alınırsa bu tanım makul görünüyor. Yine de aracı klişe olmakla suçlayamazsınız.
Artılar
Şu küçük şeytana bir bakın! Giallo Moderna Perla ("modern inci sarısı") rengi ve şerit paketi, 17 inç çapındaki Hiper Siyah jantların üzerinde resmen "ben buradayım!" diye bağırıyor. Aracın her köşesi "bana bakın!" diyor. Aracı kullandığınızda ve park ettiğinizde gözlerin üzerinizde olmasına alışsanız iyi edersiniz.
Küçük Adam Kompleksi'ne sahip bir Lamborghini'yi andıran egzoz sesi sayesinde yoldan geçen kör bir insan bile sizi fark edecektir. Abarth'ı soğuk bir günde garaj yolumda çalıştırdım ve araç rölanti devirine oturana kadar çıkan egzoz sesi oturduğum sokaktaki tüm köpekleri uyandırmaya yeterli oldu. Üzgünüm komşular. Eğer görünüşte olduğu gibi öfkeli bir sese sahip şehir araçlarını sevmiyorsanız bu "artıyı" aşağıdaki "eksiler" hanesine yazabilirsiniz.
Turboşarjlı 1.4 litrelik motor 160 bg ve 230 Nm tork bu cabrio'yu çevik bir biçimde hareket ettirmek için son derece yeterli. Yoğun şehir trafiğinde agresif sürüş yaparken evinizde gibi hissediyorsunuz. Sport düğmesine dokunmanızla ve vites düşürerek sürüş yaptığınızda tüm boşluklara girebildiğiniz gibi kırmızı ışıklara yaklaşırken ön lastikleri de oldukça zorlayabiliyorsunuz.
Üstü açılır otomobillere bayılırım ve her ne kadar bu aracı tam olarak bu kategoriye sokamasam da (branda tavan katlanıyor ancak tavan rayları ve sütunlar bir yere gitmiyor) belli elemenaları çok beğendiğimi söylemeliyim. İlk olarak aracın üst bölüm o kadar iyi paketlenmiş ki belli hızlarda ilerlerken bile bir sunroof gibi açıp kapama işlemi yapabiliyorsunuz. Bir de daha iyi çevrelenmiş yapı soğuk havalarda üstü açılır araç keyfini yaşamanıza izin verirken sizi rüzgârdan koruyor.
Branda tavanın ucunda bir rüzgârlık var. Bu başlı başına bir artıdır.
Eksiler
Abarth birçok açıdan iyi bir sürüş otomobili, bu yüzden kontrol kumandalarının iyi olmayışının yarattığı hayal kırıklığı çok daha kötü hissettiriyor. Hem direksiyon, hem de vites kolu çok ağır, çok belirsiz ve hassasiyetsiz hissettiriyor. Kısa aks mesafesi sayesinde aracı döndürmek kolay olsa da süspansiyonun yumuşak oluşu bu özellikten keyif almanızın önüne geçiyor.
Yumuşak süspansiyon elemanları ani durma ihtiyacında da büyük bir sorun teşkil ediyor. Frenler 500C'yi durdurma konusunda başarılı olsa da, bu süreçte yoğun dalma ve sarsıntı hareketleri yaşanıyor. Sert frenlemelerde araç o kadar çok hareket ediyor ki, uzun yollarda önümdeki araçlarla aramı açma ihtiyacı duymaya başladım.
Daha önce yaptığım süper otomobil karşılaştırması Fiat'ın arka görüşü için de geçerli. Açık konuşmak gerekirse geri görüş tam bir felaket. Tavan yerindeyken minicik dikiz aynasına baktığınızda arka camdan neredeyse hiçbir şey göremiyorsunuz. "E tavanı açar kurtulurum?" diyorsanız da yanılıyorsunuz. Camın olduğu yerde bu sefer branda tavan yığıntısını ve o iki kalın sütunu görüyorsunuz. En azından bir geri görüş kamerası fena olmazdı.
Rakipler
Fiat 124 Spider
Mazda MX-5 Miata
Mini Cooper S Convertible