Malezya GP çok fazla heyecan verici ana sahip olamamış olabilir ancak bazı tartışma konularının gündeme taşınmasına neden oldu.
Yarışın bitimine yaklaşırken Sebastian Vettel Daniel Ricciardo’yu yakalamaya çalışıyordu. Mücadele oldukça yakın geçerken ikilinin önüne tur bindirilecek araçlar geldi ve Fernando Alonso Ricciardo’ya pek fazla sorun çıkarmadan yol verirken Vettel’in geçmesi için 2-3 viraj bekledi ve bu belki de Vettel’i podyumdan etti.
Sebastian’ın tepkisi Pavlov’un köpeği gibiydi: “Hadi ama Alonso! Bundan daha iyi olduğunu düşünüyordum.”
“Fernando mücadelemizin ortasına atlamaya karar verdi. Ferrari’den ayrılırken Ferrari fanı olarak kalacağını söylediğini düşünüyordum ancak bugünkü davranışı Ferrari fanının yapacağı türden değildi.”
İspanyol pilot ise Seb’in bunu ilk kez yapmadığını biliyordu. “Bence ortada bir gariplik yok fakat daha önce onun telsizden ‘mavi bayrak, mavi bayrak!’ dediğini duyduk ve bugünkü olay da onlardan biriydi.”
Bu aslında yeni bir konu değil, adil olmak gerekirse Seb buna ilk değinen isim de değil. Bu F1’in yapısının bir parçası ve büyük oranda tartışılamayacak bir şey. Tur yiyen pilotlar mavi bayrağı gördükleri zaman kenara çekilirler.
Ancak kişisel olmamak üzere, tur bindirdiği araçların hemen kenara çekilmemelerinden şikayet eden pilotlar göze pek hoş görünmezler. Gerideki takımlar yoldan çekilmezlerse bu daha iyi bir şey olabilir, mavi bayraklar yine kalsın, ancak bu bir tavsiye niteliğinde olsun. Arkadakinin geçmesini ciddi şekilde engelleyecek taktikler dışında hiçbir şey cezalandırılmayabilir.
Tur yememenin temel bir ihtiyaç olduğu Amerikan serilerinde bu düşünülemez gibi görünüyor, ancak liderler tur bindirirken neredeyse hiç yardım almıyorlar. Le Mans’ta da öyle. Aslında F1’in son zamanlarına kadar da bu böyleydi. Tur bindirme trafiği içinde yolunu bulmak oyunun bir parçası durumunda.
Eskiden turlarca süren aşırı durumlarda bile yaptırım uygulanmadı, sadece bazı özel istisnalar vardı. Clay Regazzoni, 1975 Watkins Glen yarışında lider giden takım arkadaşı Niki Lauda’ya yardım etmek için Emerson Fittipaldi’nin olması gerekenden fazla önünde kalmıştı ve bu yüzden siyah bayrak gösterilmişti. Sonra Ferrari başkanı Luca di Montezemolo, (evet o!) bir yarış hakemine yumruk atmıştı.
Eddie Cheever ise 1989 Spa’da liderlerin yoluna çıktığı için siyah-beyaz bayrak (sportmenlik dışı hareket) ile karşılaşmıştı. Ancak daha fazlası olmadı.
1982 Dijon’da Keke Rosberg’i tutan Andrea de Cesaris ve 1989 Monako’da Alain Prost’a izin vermeyen Rene Arnoux da yarış kontrolün dikkatini çekmedi.
Bazıları nezaketle kenara çekiliyordu, çoğu ise yapmıyordu. De Cesaris, Arnoux ve Philippe Alliot bunu tercih etmeyenler arasındaydı.
1995’te tur bindirmeler değişti. Üç hakem bayrağından sonra yol vermeyenler ceza alır hale geldi. Bu kural geldiğinde çok fazla konuşulmadı. Liderler için adil olacak bir hareket olarak görüldü, ancak gidene kadar neyi kaybettiğinizi bilemezsiniz. Kasıtlı olmayan tesadüfler kanunu da bunlardan birisi.
Adillik her iki yana da çekilebilir. Tur yiyenler de kendi yarışlarını çıkarıyorlar ve F1’i takip ederken orta ve arka gruplarda da yakın savaşlar olduğunu görürsünüz. Malezya’da 10. ve 16. sıra arasında 14 saniye kadar vardı.
Bu adamların gazı bırakıp kenara çekilmelerini bekliyorsunuz, ve saniyeler kaybedecekler. Belki de bunu yaparken lastiklerini mahvedecekler. Pek de adil görünmüyor.
Martin Brundle, geçen yıl Suzuka’da benzer bir durumda onların da “aynı şekilde sinirlendiklerini” söylemişti. Tüm yarışları mahvoluyordu ve onlar için bir puan dünya şampiyonluğu değerinde, yakın bir savaş içindeler. Çizginin dışına çıktıklarında lastikleri kirleniyor ve temizlenmeleri iki veya üç tur alıyor.
“Bu iki tarafı da etkiliyor, tur yiyen sürücülerin telsiz mesajlarını duymuyoruz, 10 saniye kaybettiklerini söylüyorlar.”
“Trafiği yönetmek eskiden temel bir yetenekti. O zaman araçlar çift katlı otobüslerle aynı aerodinamiye sahiplerdi ve başka bir aracı takip etmek ve geçmek çok zor değildi.”
“Ne yazık ki şu an içinde bulunduğumuz aero çağında bu bir sorun ve bu araçları bu kadar hızlı yapan şeyleri unutmanız imkansız.”
Brundle bir şeye dikkat çekiyor, mevcut araçların kronik kirli hava sorunu belki de tur yiyeceklerin kenara çekilmesini gerektiriyor. Öte yandan, bugün sürücüler kendilerine yardımcı olacak DRS’e sahipler.
F1 bu kuralla birlikte bir sanatı kaybetti, Ayrton Senna bu konuda da ustaydı.
Brezilya dünya dışı sıralama yeteneği ile polü elde ediyordu ve kalkışta da bir anda farkı açıyordu. Sonra rakipleri ona karşı avantaj kazanmaya başladıklarında tur bindirmeler başlıyordu ve Senna’nın bu konudaki yetenekleri onların yaklaşmasına izin vermiyordu.
Mevcut şartlarda onun 41 zaferinin 10, belki de daha fazlası olmayabilirdi. Michael Schumacher’in de öyle, oyun bitirilmeden önce o da benzer bir üne sahipti.
Bazı tur bindirmeler, Sadece Senna’nın olanlar değil, nefesinizi keserdi. Boşluklara girilirdi, gözü kapalı alınan riskler vardı. Arkada kalmayı kimse göze alamazdı.
Modern sistem aynı zamanda yarış eğlencesini de olumsuz etkiliyor. Trafik açıkça ek bir değişken sunuyordu ve sık sık liderler arasındaki farkı kapatıyordu. Burada F1 araçlarının birbirleriyle yarışabilmelerini sağlamak gerekiyor, iyi araçlar önde kalacak ve yavaş olanlar arkada olacak, ancak tüm araçlar kesintisiz yarışmayacaksa, neden yarışıyoruz ki? Sadece birbirlerinden uzaklaşıyorlar.
Yapay bir etken var, DRS, aşınan lastikler, ‘başarı ağırlığı’… Ancak arkadakiler üzerinde düşünürken, yarışlardaki en önemli değişkenlerden birini unutuyoruz. Sürücüler bu konuda fark yaratabilir. Harika sürücüler bundan faydalanabilir.
Bazı ikonik anlar oluşabilir, Nigel Mansell’in 1989 Macaristan’da Senna’yı geçip kazanması, Senna’nın Stefan Johansson’un Onyx’inin arkasında kalmaması halinde gerçekleşemeyecekti.
Aynı şekilde David Croft, Suzuka’da mavi bayrakların konuşulmasının artık sıkıcı olmaya başladığını söylemişti.
“[Bunlar olmazsa] Hiç olmazsa istikrarınız olur. Eğer hiç mavi bayrak olmazsa, herkes tam olarak neler olduğunu ve neler olacağını bilir ve herkes bundan aynı şekilde etkilenir. Bu yarışların bir parçası. Geçiş yapmak sizin yarış yeteneğiniz değil mi? Bu yeteneğe sahip değil misiniz?”
“Ve bu çok daha fazla eğlence sağlar. Fark açıp giden liderlerin farkları biraz eriyebilir ve belki de liderlerden biraz daha geçiş aksiyonu görebilirsiniz.”
“Hadi bunu birkaç yarışlığına deneyelim? Olur mu?”
Ayrton Senna’nın bunu kabul edebileceklerden birisi olduğuna eminiz.