Çaylaklığını Brezilya’da şampiyonluklarla geçirmiş olan Felipe beybi, İtalya’dan göç eden dedesinden yadigar, damarlarında akan spagetti kanının kendisini götürdüğü yere, ait olduğu dar sokaklara geri dönmüş ve İtalyan serilerinde yarışmaya başlamıştır.
F3000’deki başarısı dikkat çeken Brezilyalı kahramanımız Formula 1 yolunda şampiyonlukları ardı ardına dizmektedir.
Formula 1’e girişi pinpon topu gibi olan Felipe beybi, Sauber ile Ferrari arasında sekerken olanlar olmuş, BMW’nin Sauber’i satın alıp kapıları kapatmasıyla Ferrari’de kalakalmıştır.
Zaten Felipe beybi Formula 1’e girdiğinde adı Red Bull Sauber Petronas olan takım, Felipe ayrılana dek dağılarak derebeyliklere bölünmüş, bu beyliklerden bazıları sıraları geldikçe imparatorluklarını ilan etmiş, başkent olan Sauber de sonunda BMW hakimiyetine girmiştir.
Felipe’nin sonradan müptelası olacağı takım emirlerinin ilkini alması Formula 1’deki 12. yarışına rastlar. Beybi pistte Maldonado tadında pazar gezintisini yaparken arkasından gelen takım arkadaşı Quick Nick’i görmemiş ve zaman kaybettirmiştir. Peter Sauber’in telsizde söyledikleri hala kulaklarında yankılanmaktadır: “Felipe, let Nick pass immediately![Felipe, Nick’in geçmesine izin ver, derhal!]”
Kardeşi Dudu Massa, kaldırım mühendisliğinde okulu uzattıkça uzatınca kariyerini abisine yamanmakta bulmuş olup, Felipe beybi için çiçek gibi tazecik, kıymetli bi taneciktir.
Felipe’nin 2006-2008 arasında Fenerbahçeli olduğunu biliyor muydunuz? Peki niye? Çünkü çocukluk idolü Zico’dur, takımla falan alakası yoktur.
Bunları niye mi söyledik? Gereksiz bilgi işte…
Felipe beybi F2008 gibi psikopat bir araçla şampiyonluk yolundayken, sezon başında direksiyonunu kutsayan Papa’nın feyzi aniden bitince Silverstone’da spinler atmış, Hungaroring’de motor patlatmış ve Yas Marina’da anakondalara gelmiştir.
Felipe çok rahat bir şekilde lider götürebileceği şampiyonada bu sorunlar yüzünden cortlamış, son yarışta da o kadar karmaşanın içinde kazanmasına rağmen şampiyonluğunun sadece 39 saniye sürmesine engel olamamıştır.
Koyu bir Katolik olan Felipe, sonradan tüm bunları Papa tarafından üzerine serpilen kutsal suyun bir bölümünün yanlışlıkla yere dökülmüş olmasına bağlamıştır.
İstanbul Park’taki yarışı 3 kez kazanan Felipe, bu olağanüstü performansıyla FIA’nın dikkatini çekmiş ancak tüm incelemelere rağmen bir şey bulunamamıştır. Felipe beybi daha sonra bu başarısındaki sırrının Mısır Çarşısı’ndan aldığı ve ne işe yaradığını ertesi gün anladığı bağzı kuvvetli haplar olduğunu açıklamıştır. Felipe’nin Türkiye’yi sevdiğini söylemesi bu zamanlara rastlar.
Ancak Felipe’nin bu hareketli günleri bir son bulacaktır. 2008’de kendi evinde kazandığı yarış, kariyerinin son zaferi olarak uzun süre unutulmayacaktır.
2009’da direksiyonun kutsanacağı gün, Papa’nın işe gelmemesi sebebiyle kutsanamayan Felipe beybi, haplara rağmen İstanbul Park’da kazanamamış, Rubens abinin zaman aşımlı ahına denk gelerek kafasını kırmıştır.
Bu kazası yüzünden sezonun geri kalanında yarışamayan Felipe beybi’ye sezon sonundaki Brezilya yarışında teselli olarak damalı bayraklık görevi verilmiştir.
Ferrari kariyeri boyunca Şumayer’in çantasını taşıyan, Aysmen’in dondurmasını getiren ve en son Samuray’ın havlusunu tutan Felipe beybi, sonunda mühendisi Rob Smedley ile birlikte kaçmayı başarıp gittikleri Williams’da da daha ikinci yarışında takım emri yiyince sinirleri oynamış, Ordan Geçmebay hastası olmuş ve “Dertler benim olsun” eserini hayat felsefesi olarak benimseyerek spora arabesk bir veda etmeyi düşünmüştür.
Ancak kardeşi Dudu’nun padokta kalıp poz kesmeye devam edebilmesi uğruna hâlâ Formula 1’de direksiyon sallamaktadır.