Lance Stroll’un Formula 1’e girişi ve ilk yarışlarına baktığımızda, çok kısa sürede, çok fazla şey elde ediverdiğini görüyoruz. Kanada’da ilk puanlarını elde eden çaylak pilot, Bakü’de tamamen farklı bir sürücü gibi göründü.
Takım arkadaşı Felipe Massa’yı sıralamalarda geride bırakan Kanadalı, neredeyse hatasız bir performansla birlikte Azerbaycan’da ilk podyumunu elde etmeyi başardı, muhtemelen hiçbirimiz bunu tahmin edemezdi.
Beklenmedik bir pilotu podyumda görmek her zaman iyidir, şimdi burada bir sürpriz sonucu podyumda olan, hiç beklenmedik performanslar ortaya koyan veya sadece şanslı olan sürücülerin damgasını vurduğu 10 yarışı bir araya getiriyoruz. Bunlardan hiçbiri kazanmış değil, o başka bir zamanın konusu!
Gianni Morbidelli, 1995 Avustralya GP
Adelaide’daki son Formula 1 yarışı aslında epey yıpratıcıydı. Sadece sekiz araç bitime ulaşabilmişti ve Damon Hill’in Williams’ı tüm mesafeye dayanabilen tek ön sıra aracıydı.
Hill, Ligier pilotu Olivier Panis’in sürekli yağ sızdıran aracının iki tur önünde devasa bir farkla kazandı, üçüncülük ise McLaren’dan Mark Blundell’i arkasında tutmayı başaran Footwork pilotu Gianni Morbidelli’nin oldu. Morbidelli tek F1 podyumunu bu şekilde elde etti, bu aynı zamanda o sıralar Footwork olarak bilinen Arrows takımının da tek podyumuydu.
Sergio Perez, 2012 Malezya GP
Fernando Alonso yağmurlu ama kuruyan pistteki yarışta kazanmak için harika bir yarış çıkardı, ancak Ferrari F2012’yi zorlayan şey bu değildi.
Yağmurda iyi yarışlar çıkardığı bilinen Jenson Button, Lewis Hamilton, Mark Webber, Sebastian Vettel ve Michael Schumacher’in aksine, Ferrari’yi zorlayan isim Sauber pilotu Meksikalı Sergio Perez’di. Perez muhtemelen o gün en hızlı pilottu.
Perez, Sauber’in iyi stratejisiyle önlere yükselebildi, ancak önünde Alonso bulunuyordu. Pistin kurumaya başlamasıyla birlikte kazanabilme olasılığı bulundu, ancak son bölümde dışarı taşması, ona bu şansı vermedi.
Beş yıl sonra hepimiz Perez’in ne kadar iyi bir pilot olduğunu görüyoruz, ancak o zamanlar onun böylesine rekabetçi olduğunu görmek kesinlikle şok ediciydi.
Aguri Suzuki, 1990 Japonya GP
1990 Japonya GP, Ayrton Senna’nın Alain Prost’a ilk virajda çarptığı Suzuka’da yapıldı, bu olay Gerhard Berger’i liderliğe yükseltti, ancak o da bir sonraki tur spin attı. Liderliği devralan Nigel Mansell’in vites kutusu yarı yolda iflas edince, o da liderliği kaybetti.
Bu, Benetton’un ilk iki sırayı ele geçirmesi demekti. Williams’lar onları yakalayabilirlerdi, ancak o yarışta pite girmemek en doğru stratejiydi. Williams pite girmeyi tercih edince bu şansı kaçırdı.
Tüm bunlar Aguri Suzuki’nin podyum gören ilk Japon pilot olması anlamına geliyordu, üstelik kendi evinde… Bu aynı zamanda Formula 1’de sekiz sezon geçiren Larrousse takımının tek podyumuydu.
Olivier Panis ve Eric Bernard, 1994 Almanya GP
İlk turda 11 aracın yarış dışı kalması elbette alışılmadık bir sonuca sahne olacaktı. Hockenheim’da da öyle oldu.
Gerhard Berger ön grupta ayakta kalan tek pilottu ve neredeyse dört yıl aradan sonra Ferrari’ye zaferi getirdi. Arkasında inanılmaz dayanıklı Ligier’ler bulunuyordu, tüm takım sezon boyunca sadece tek bir mekanik sorun yaşamıştı. Ligier pilotları ilk iki sırada bitirdiler ve bu yolda Footwork ve Larrousse pilotlarını geride bıraktılar.
Panis’in ikinciliği F1’deki ilk puanları demekti, Bernard’ın ilk podyumu ise, son puan alışı olacaktı.
Tiago Monteiro, 2005 Amerika GP
Hah, şu altı araçlık yarış. Elbette burada değinmemiz gerekiyordu.
Antrenman ve sıralama seanslarında büyük kısmın kullandığı Michelin lastiklerinin Indianapolis’in eğimli virajlarına dayanamadığı anlaşılmıştı. Takımlar bir çözüme ulaşamayınca, Michelin kullanan takımlar ısınma turundan sonra pitlere çekilerek taraftarları delirtmeyi seçtiler.
Bu Ferrari’leri zafer yolunda bırakırken, arkada Jordan ve Minardi takımları vardı ve dört pilot podyumdaki son basamak için savaşıyordu. Tiago Monteiro bu grubun lideri oldu ve podyuma çıkmaya hak kazandı.
Podyumda Ferrari pilotları neredeyse utanıyor göründüler, ancak Portekizli pilot binlerce kızgın taraftarın önünde şampiyon olmuş gibi sevinmişti.
Ayrton Senna, 1984 Monako GP
Her Formula 1 taraftarının bildiği, bilmesi gereken yarış, bir efsanenin doğduğu yarış.
Ayrton Senna, rekabetçi olmayan Toleman’ıyla gridde 13. sıradan kalkmıştı ve yağmurda yarış lideri Alain Prost’u yakalamak üzereydi.
Yağmur giderek artınca, kırmızı bayrakla yarış durduruldu. Prost zaferin sahibi oldu, ancak bir tur daha olsaydı, Senna inanılmaz zaferi elde edebilirdi.
Toleman için ikinci sırada bitirmek de düşünülemeyen bir şeydi, ancak Senna İngiltere ve Portekiz’de iki podyum daha aldıktan sonra 1985’te Lotus’a katıldı.
Ivan Capelli, 1990 Fransa GP
Küçük Leyton House takımı 1990’da Paul Ricard’da devasa bir sonuç elde etmek üzereydi. Önceki yarış Meksika’da takım sıralamaları geçmeyi başaramayınca, şef tasarımcıları Adrian Newey’i (evet o!) kovmuştu, ancak Newey arkasında büyük bir aero güncelleme paketi bırakmıştı. Ivan Capelli ve Mauricio Gugelmin, bu paketle sıralamalarda ilk 10’a girmeyi başarmışlardı.
Yarışta olağan şüpheliler liderliğe yükselmiş ancak lastikler için pite girmeye karar verdiklerine Leyton House sürücüleri dışarıda kalmaya karar vermişti ve şaşırtıcı şekilde Prost ve Senna onları yakalamakta zorlanıyorlardı!
Prost birkaç tur sonra motoru patlayacak Gugelmin’in önüne geçmeyi başardı ve Capelli’ye yaklaştı, ancak geçemedi. Capelli, Judd motorunda ateşleme sorunu yaşanmaya başlamasının ardından Prost’a geçilmekten kurtulamadı, ancak ikincilik de takım ve kendisi için inanılmaz bir sonuçtu.
Damon Hill, 1997 Macaristan GP
Bu yarışı o zaman izleyenler hatırlar, gerçekten acı verici olayların yaşandığı bir andı.
Damon Hill, şampiyon olduktan sonra 1997’de Arrows’a geçmişti, ancak bu geçişi harika geçmedi. 11. yarışa kadar sadece tek bir puan kazanan şampiyon, Hungaroring’de bir şekilde üçüncü cepten kalkmayı başarmıştı.
Kalkışta Schumacher’i avlayıp geçen Hill, (Evet, dar Hungaroring’de bir geçiş manevrasından bahsediyoruz) tüm yarış boyunca lider kalmayı başardı.
Bitime üç tur kalan Hill’in Arrows’u birden yavaşladı, bir gaz bağlantısı kopunca, Hill’in hızı ciddi oranda düştü, 30 saniye arkasından gelen Jacques Villeneuve’e geçilmekten kurtulamadı.
Hill ikinci bitirdi, bu da takım için devasa bir sonuçtu, ancak domine ettiği yarışta böylesi küçük bir mekanik sorunla kalması gerçekten üzücüydü.
JJ Lehto, 1991 San Marino GP
1991 San Marino GP, daha ilk turlardan orta grup pilotları için büyük bir şans demekti. Islak pist Piquet ve Jean Alesi’nin yarışına mal olurken, Prost ısınma turunda spin attığı için yarışa bile başlayamamıştı.
Nigel Mansell ilk turda Martin Brundle ile çarpışmış, ilk bölümde lider giden takım arkadaşı Ricardo Patrese ise elektrik sorunu ile kalmıştı.
McLaren pilotları 1-2 devam etmiş ve Senna, Berger’in önünde kazanırken, podyumun son basamağı ise Scuderia Italia pilotu JJ Lehto’nun olmuştu. Aldatıcı koşullarda iyi bir yarış çıkarmış ve diğer herkesin son yaşamasından faydalanmıştı.
Pierluigi Martini Minardi’si ile dördüncü olmuş ve Mika Hakkinen de Lotus’uyla, daha üçüncü yarışında beşinci olarak ilk puanlarını almıştı.
Elio de Angelis, 1982 Monako GP
Bu podyum ise biraz farklı şekilde beklenmiyordu, bildiğiniz gibi 1982 Monako GP’si F1 tarihindeki en olaylı yarışlardan birisidir, liderliği devralan her pilot, spin atarak veya aracı bozularak yarış dışı kalmıştır.
Kaotik yarış, kaotik bir podyum da demekti. Lotus pilotu Elio de Angelis’e podyumda bitirdiği söylenmiş ve kazanan Patrese ile birlikte kutlamak için çıkmıştı. Sonra, Didier Pironi ve Andrea de Cesaris de geldi ve bir anda podyumda dört kişi oldular.
Aslında de Angelis’in orada olmaması gerekiyordu. Ona yanlış bilgi verilmişti, çünkü beşinci bitirmişti. Herkes kutlamasını yaparken, o da öylece durmakla yetindi.