League of Legends'ta son hafta karşılaşmalarını yerinde izleyen Melis Öztek ve Alperen Delibaş, oyuncularla yaptıkları söyleşiler ışığında e-sporun geldiğin noktayı değerlendirdiler.
Ligin son haftası… League of Legends fikstüründe Beşiktaş-Fenerbahçe maçını gördüğümüz gibi gidiyoruz yeni yapılmış e-spor sahnesine. Aslında sahne, büyük ekranlardan oyuncuların "vadideki", yani Şampiyonluk Ligi’ndeki mücadelelerini izleme fırsatı yakaladığımız bir ortam. Daha önce Avrupa ve Amerika liglerinde kullanılıyormuş. Bu yılla birlikte bizim de e-sporda her lig mücadelesini yerinde takip edebileceğimiz bir sahnemiz oldu.
Gittik oturduk koltuklarımıza. Maçı izlerken beğenilen bir olay olduğunda Beşiktaşlı, Fenerbahçeli ya da orada başka takımı tutan kim varsa ayırt etmeden alkışladığına tanıklık ettik. Hiç öyle kavga gürültü olmadı. Maçtan sonra yakaladığımız e-sporcu Anıl Işık, oyundaki adıyla Holyphoenix, “E-sporda futboldaki kadar fanatizm yok. Biz hepimiz çok iyi dostuz, taraftarlar sadece takımı değil, oynayışını beğendikleri oyuncuyu da destekliyorlar. Biz bu organizasyonun içinde bulunmaktan mutluyuz ve futbol ortamından çok daha yumuşak ve eğlenceli bir atmosfer var.” diyerek bizi bilgilendiriyor. Kendisine Dark Passage ile oynayacakları tie-break’lerde başarılar dileyip uğurluyoruz.
Sıradaki maçı beklerken koltuklar arasında dolaşmaya başladık. Orta yaşın üzerindeki hanımefendileri görünce şaşırdık ve konuşmak istedik. Düzenli olarak gelip izliyorlarmış maçları. Bir tanesi, maçları izlerken heyecandan tansiyonunun çıktığından bahsediyor. Röportaj yapmak istiyoruz ama pek sıcak yanaşmıyorlar bu duruma. Yine de "E-sporu sadece çocuklar izliyor." ön yargımızın, salonda her yaş grubundan birçok insan görerek kırıldığını söyleyebiliriz.
Akademi takımı ile çıktıkları maçta Galatasaray As Takımı'nı yenmeyi başaran Supermassive oyuncuları Berşan Aydın (Waena) ve Berkant Kayhan'ı (Luana) görünce konuşmadan edemedik. Açık bir dille niyetimizi söylüyoruz: “Çok iyi bir yazı içeriği üretmeliyiz ki, patron e-spor hakkında yazılar yazılmasına ikna olsun!” Waena, “Ben de öğretmenlerime e-sporu anlatıp onları ikna etmeye çalıştığım için bu duruma alışkınım." diyor. İkili, e-sporun geçtiğimiz 4-5 yıldaki gelişiminden bahsedince, şu anki durumun hem maddi hem de manevi açıdan ilk dönemlere göre çok daha iyi olduğunu anlamış olduk. Geçtiğimiz yıldan beri kendilerine ait bir federasyona sahip olan oyuncular, bu “spor"a yönelik bakış açısının giderek değişmesinden de bir hayli memnun.
Günümüzde birçok şirket e-spora yatırım yapmaya başlamış durumda. Sadece Türkiye’de değil, tüm dünyada çok ciddi bir kitle bu oyunları oynuyor, izliyor ve bunlara dair yorum yapıyor. Spor olup olmadığı tartışıladursun, bazı oyuncuların kişisel sponsorluk paralarıyla birlikte 200 bin liraya varan maaşlar aldıkları, pazar payı hızla artan bir etkinlikten bahsediyoruz. Bunun karşılığında uzun saatler boyunca bilgisayar başından kalkmamak, yorulan gözler, feragat edilen özel hayatlar ve oyuncuların bozulabilen ruh sağlığı söz konusu. Tüm bu olumlu ve olumsuz yanlar bir denge oluşturur mu yorum yapmak zor. Fakat e-sporun kolay bir uğraş olmadığı kesin.