Değişim güzeldir!
Şurası bir gerçek ki alışkanlıklarımızı değiştirmek her zaman zor. Ancak bu güzel olmadığı anlamına gelmiyor.
Takımlar kadar 'karakter/aktör' pilotların taraftar topladığı bir motorsporları dalı olan Formula 1'de bu alışkanlık değişimlerine çok sık rastlanıyor.
En yakın örneklerden birisini üç sene önce ismi Ferrari ile bütünleşmiş olan Michael Schumacher'in Mercedes'e geçişi, daha doğrusu geri dönüşüyle yaşamıştık. İlginç şekilde şunu gördük ki, Tifosilerin İtalya GP hafta sonlarında Schumacher'e gösterdikleri destek ile takımlarına olan destekleri neredeyse eşit seviyedeydi. Buradan da anlıyoruz ki Formula 1'de alışkanlıkların değişimi profesyonel kararlar sonucu alınsa da, kalplerdeki sevgi ve sempati her daim canlı kalıyor.
Şimdi ise önümüzde yeni ve kocaman bir soru işareti var. Henüz şampiyonluk sayısı ile olmasa da yeteneği, hızı, tutkusu ve tarzıyla Formula 1'e girdiği günden bu yana parlayan isimlerden ve şimdiden sporun efsanelerinden birisi olan Lewis Hamilton'un Mercedes'e geçişinde taraftarların nasıl bir tavır takınacakları gerçekten büyük soru işareti.
Şimdiye kadar gelen yorumlar ve yapılan açıklamalar, hem McLaren camiası hem de Lewis Hamilton'un aslında üzgün oldukları yönünde. Birbirini çok seven ama, birlikte yapılabilecek her şeyi yaptıkları için rutin'den kurtulmanın yolunu ayrılmakta bulan çiftler gibiler.
Elbette bu romantik bir aşk filmi değil, profesyonel bir spor, hatta endüstri. Belki de her açıdan en profesyoneli. Bu yüzden bu sezon burunları da eski güzel hallerine dönecek F1 otomobilleri piste çıktığı an bu romantik süreç yerini yeniden limitsiz bir mücadeleye ve politikaya bırakacak. Herkes her şeyi unutacak ve kazanmaya odaklanacak. Ancak esas merak konusu Silverstone'a gelindiğinde McLaren taraftarları Hamilton'a, Tifosilerin Schumacher'e davrandığı kadar sıcak kanlı davranacaklar mı? Bence sorunun cevabı hem evet hem de hayır.
Şurası bir gerçek ki Hamilton gelecekte McLaren'e dönsün ya da dönmesin çoktan adını takımın tarihine altın harflerle yazdırdı. Taraftarların da O'nu bu noktada her zaman kendilerine yakın bulacağına şüphem yok. Fakat O'nun İngiltere'deki sempati seviyesini belirleyecek bir etken var. Aslında iki. Button ve Perez!
Jenson Button sabırla beklediği mutlak birinci pilotluk mertebesine, resmen olmasa da nihayet ulaştı. Brawn GP'de şampiyonluk kazandığı sezon bile tam olarak liderlik rolünde göremediğimiz Button'u bu kez F1'in ağır toplarından McLaren'de ilk planda göreceğiz. Yaşını nispeten de olsa almış bir pilot olan Button'un bu saatten sonra sürüş stilini ya da yarışlara yaklaşımını değiştirmesi pek mümkün değil. Bu noktada O'nu başarıya ve kalplerdeki liderliğe götürecek tek seçenek gerçekten üstün bir otomobil bana kalırsa.
Perez ise gerçek bir kapalı kutu. Halâ! Geçtiğimiz sezon Sauber ile gerçekten beklenmeyen işler yaptı ve Malezya'da ilk zaferine çok yaklaştı. O ufak manevra(!) olmasa şimdi sezona yarış galibi bir pilot olarak başlayabilirdi. Bu sezon Perez için de McLaren yönetimi için de büyük bir kumara dönüşebilir. Kazanmaları kendilerini zirveye taşıyabilir ya da kaybetmeleri yeni iş aramalarına neden olabilir. Rekabetçi bir otomobil üretmeleri son derece muhtemel ancak rakiplerin bu kadar güçlü ve istim üstünde olduğu bir dönemde McLaren'in dominant bir başarı sağlaması pek mümkün görünmüyor. Muhtemel bir başarısızlıkta ise fatura herkesten çok Hamilton'u kaybettiği algısı olan McLaren teknik ve yönetim kadrosuna çıkacaktır.
Yeşil sahalarda görmeye alışkın olduğumuz yönetim istifa sloganlarını F1'de görmeyiz elbette ama ürün satışı ve sponsor gelirlerinin düşmesi, bazı isimlerin topun ağzına gelmesine neden olabilir. Hamilton'un Mercedes'te başarılı olması ise bu etkiyi katlayacaktır.
Mercedes ise bu sezon gerçekten sürpriz yapabilir ve birkaç yarış kazanabilir. Ancak Brawn GP'de olduğu gibi kimsenin aklına gelmeyen bir icat yapamamaları halinde sıralamanın çok değişmesi mümkün görünmüyor. Red Bull/Vettel/Newey üçlüsü hala yenilmez armada ve her şey yolundayken bunun değişmesi pek kolay görünmüyor. Bu noktada iç yapısı en sabit kalan ve 2012'de gerçekten yüreği burkulan Ferrari, Red Bull'u yenip Formula 1'in en gediklisi olduğunu bir şekilde ispat etmek isteyecektir. Geçtiğimiz sezon hem 1.5s kadar geride başlama rezaletine, hem de inanılmaz gelişip şampiyonluğa oynama mucizesine imza attılar. Ferrari her şeyi yapabilir.
Mercedes'in DNA'sının ise Hamilton ile ne derece uyuşabileceği merak konusu. Rosberg geçtiğimiz sezon kazandı ancak geçtiğimiz üç yıl boyunca hep mağlup ettiği Schumacher'in popülerliği O'nun canını oldukça sıktı ve kendisinde geç kalmışlık hissi yarattı diye düşünüyorum. Ancak bunun doğal olduğunu da anlamıştır muhtemelen. Şimdi karting yıllarından bu F1'e gelene dek pist üzerinde birlikte mücadele verdiği, mücadelesini motorsporlarının zirvesinde de devam ettirdiği Hamilton ile takım arkadaşı olan Rosberg, psikolojik olarak en zor sezonuna girecek.
Her ne kadar sakin ve sempatik görünse de Rosberg ne kadar hırslı ve çılgın bir pilot olduğunu geçtiğimiz sezon Bahreyn GP'deki savunmasıyla gösterdi. Şimdi aynı araçla Hamilton'a karşı mücadele etme düşüncesi Rosberg'i strese sokar ve mantıksız hatalar yaptırırsa, Mercedes bundan zarar görür. Olası bir zirveye mücadele edememe durumunda ise Hamilton'un Mercedes'te uzun süre kalacağını düşünmüyorum.
Başlangıçta da söylediğim gibi alışkanlıkları, renkleri değiştirmek, alışmak oldukça zor. Ancak Formula 1'de de hayatta da bu değişimlerin tadını çıkarmak gerekiyor. Aerosmith grubunun bir şarkısında dediği gibi. "Hayat bir yolculuktur, bir durak değil.".
Kısacası Formula 1'de alışkanlıklar, otomobiller, yüzler değişiyor. Ancak esas değişim 2014 ve sonrasında yaşanacak. Bu sezon iyi bir mücadelenin yanı sıra, bir takım taşların yerinden oynamasını, bazılarının ise yerini bulmasını izleyeceğiz. İlk yarışa yalnızca 53 gün kaldı. İple çekiyoruz. Çok özledik! Hem Formula 1'i hem de sizi. Sezona verilen arada bizler de ipleri biraz gevşettik ancak şimdi yeniden dümene geçiyoruz. Biraz geç olsa da herkese iyi haftalar...
Selim Kesen
|