Bu sene “o sene” mi? Birçok Ferrari taraftarının aklındaki soru bu. Üstelik bu yeni bir soru da değil. Son üç yıldır Ferrari taraftarları her kış testinde bu soruyu sorup duruyor ve sonuçlar beklendiği gibi pek olmuyor. Peki bu sene gerçekten “o sene” olabilir mi?
Ferrari taraftarı olmak zordur. Sporda en uzun süre yarışan ve en çok şampiyonluk kazanan ekiptir Ferrari. Ama istatistiki olarak başarısızdır. Bir kere Schumacher’li yılları saymazsanız Ferrari başarılarının neredeyse yarısını kaybeder. Ama o güzel yılları saymamak olur mu?
Modern Formula 1’in uzun yıllarını boş geçen Ferrari adeta 2000’li yılları domine etti. Altı pilotlar şampiyonluğu kazandı, ikisini kılpayı kaçırdı. Takımlar klasmanındaysa grafik daha iyi.
Ama asıl mesele bundan sonra başlıyor. Adeta galibiyetlerle büyümüş ve kanında oksijen yerine İtalyan marşının notaları dolaşan Ferrari taraftarı 2009’da gelen yeni kurallardan pek de hoşnut kalmadı. 2010 ve 2012’de Fernando Alonso’nun son yarışta şampiyonluk kaybetmesi bir yana dursun, Ferrari genel itibariyle başarısız sezonlar geçirdi.
Artık dananın kuyruğunun koptuğu yer 2015’te üç zafer kazanan Ferrari’nin 2016’ya Mercedes’i yenme umutlarıyla girmesi fakat umduğunu bulamaması oldu. Üstelik bu başarısızlık sezon başında büyük patron Marchionne’nin en üst ağızdan dile getirdiği beklentilerle birleşince müthiş bir hayal kırıklığı oldu. Tek bir zafer bile kazanamayan Ferrari, sezon sonuna doğru Red Bull’un da gerisinde kalarak sezonu üçüncü tamamladı. Sezon bittiğinde Ferrari, Mercedes’in yarısı kadar puanı ancak toplayabilmişti.
Bizi zaferlere alıştıran o güzel insanlar, o güzel arabalara binip gittiler.
Şimdi bir kez daha kış aylarındayız. Fakat bu sefer işler gerçekten biraz farklı gibi. Ferrari tüm kışı sessiz geçirdi. Biz İtalyanların üzüm bağlarında günlerini gün ettiklerini düşünürken araçlar tanıtıldı. Ferrari fena gözükmüyordu. Ve sonra hemen kış testleri geldi.
Kış testleri bitmek üzere. Yarın son gün tamamlanacak ve elimizde az çok bir şeyler var. Ve artık o meşhur sorumuza ciddi bir yanıt arayabiliriz: bu sene o sene mi?
Önce bir testlerde ne olduğunu hatırlayalım. Ferrari ilk hafta boyunca sürekli rakiplerinden yavaş hamurlarla iyi dereceler elde etti. Bunun da ötesinde müthiş bir dayanıklılık gösterdi. Dün sabah Kimi Raikkonen’in yaşadığı küçük bir akışkanlar sorunu dışında araç hiç teklemedi. Üstelik Haas motorunun da bu kadar iyi performans göstermesi Ferrari’nin bu yıl dayanıklılık olarak çok iyi bir yerde olduğunu gösteriyor.
Hıza gelince, rakiplerden sürekli Ferrari’yi övecek şeyler duyuyoruz. Fakat ilk önemli övgü Lewis Hamilton’dan geldi. Muhtemelen Hamilton kendi aracının nasıl bir yakıt yüküyle piste çıktığını bildiği için Ferrari hakkında daha net tahminler yapabilmiştir. Sonrasında bir açıklama da üç kere dünya şampiyonu ve şimdilerde Mercedes’in danışmanı olan Niki Lauda’dan geldi. Lauda da Ferrari’nin virajlarda diğer araçlara göre daha rahat göründüğünü söyledi.
Ferrari’nin aracı gerçekten hızlı görünüyor. Başta tecrübeli yorumcu ve eski tasarımcı Gary Anderson olmak üzere herkes Ferrari’nin diğer takımlardan farklı noktalara odaklandığını söylüyor. Ferrari ayrıca çok detaylı orta kısım tasarımlarıyla dikkat çekiyor. SF70H’nin en büyük eksiğiyse arka kısımda. Difüzör bir Mercedes’le kıyaslandığında neredeyse dümdüz çarşaf gibi. Detaydan yoksun. Takımın buraya çalışacağından şüphe yok. Fakat ortada bir sorun var. Ferrari hiçbir kış testinde yavaş görünmüyordu ki, neden bu yıl herkes umutlansın?
2017 model SF70H, Vettel’in kumandasındayken.
İşte tam bu noktada büyük bir farklılık var. Ağustos böceği olarak bilinen Ferrari artık karınca gibi çalışıyor. Önceden Ferrari’yi testlerde sürekli en yumuşak hamurlarda en iyi dereceyi atarken görürdük. Bu yıl öyle değil.
Yapılması gereken işlere nadiren odaklanırdı Ferrari. Karınca gibi çalışan Mercedes lastikleri kullanmayı öğrenir, yarış simülasyonları yaparken Ferrari o gün elde ettiği iyi derecelerin tadını çıkarırdı. Sonra hazır yemeye alışmış İtalyanlar ilk yarışlardan sonra yavaşça geriye düşer, Ağustos ayı gibi de “artık hedefimiz gelecek sezon” açıklamasını yapıştırır verirlerdi.
Bu yıl herkes sessiz. Herkes başını önüne eğip işini yapıyor. Kimsenin derdi mikrofonlara konuşup umut vermek, manşetlerde birkaç defa görünmek değil. Hatta Ferrari artık herkesten daha yavaş hamurlarla tur atıyor. Orta ve yumuşak hamuru öğrenmeye çalışıyor, bol bol simülasyonlar yapıyor. Hiç çalışmadığı kadar çalışıyor Ferrari. Ve hepsinden önemlisi hala “yapacak çok işi olduğunu” söylüyor.
Ağustos böceği ile karınca.
Başarının sırrı budur. İşinizi tam gaz yapmaya devam eder, durup şöyle bir etrafınıza bakınca dinlenmek yerine “yapacak çok işimiz var” derseniz başarılı olursunuz. Bu her yerde böyledir. Formula 1’deyse çok daha böyledir. Sezon Mart ayında başlar fakat kazanan Kasım ayında belli olur. Ve bu yüzden Formula 1’de bir takımın yapacak daha çok işinin olması kritik derecede önemlidir. Yapacak iş demek; yeni parçalar, yeni yazılımlar, yeni bir bakış açısı veya bir virajda kazanılacak 0.001 saniye anlamına gelebilir. Zira burası Formula 1, burada sürekli yapacak iş vardır.
İşte bu sebeplerden, bu sene “o sene” olabilir. Şu yazıyı yazdığım saatlerde Sebastian Vettel bir yarış simülasyonu daha tamamladı ve hâlâ turluyor. Bir şeyler denemeye devam ediyor. Israrla gelen “galiba hızlısınız” sorularına insanlar “belli değil, henüz erken” hatta “Mercedes daha hızlı” diye cevap veriyor.
Aslına bakarsanız ben şu an Ferrari Mercedes’ten hızlı mı, hızlıysa ne kadar hızlı bilmiyorum. Fakat bunun çok da önemli olmadığını düşünüyorum. Zaten Melbourne’e bu araçlar çok değişmiş olarak gelecek. Mesele zihniyet. Ferrari artık kabuk değiştirmiş. Anlaşılan Kuzey İtalya’ya bu yıl Alman Protestanlığı gelmiş. Bir Mercedes ağırbaşlılığıyla çalışıyor herkes.
Ferrari bu yıl şampiyon olabilir mi? Emin değilim. Mercedes daha mı hızlı? Muhtemelen. Peki Ferrari yanlış şeyler mi yapıyor? Kesinlikle hayır. Ve peki bu sene o sene mi? Neden olmasın!
Benim çocukluğumun fon müziğinde Alman marşından sonra okunan İtalyan marşı vardı. Güzel hatıraları tazelemenin ve onlara yenilerini eklemenin zamanı gelmedi mi?