Araçları şehirlere bağlamak isteyen Bosch, sensörler yardımıyla uygun park yerlerinin haritasını çıkarmak istiyor.
İnternet ve Bağlanılabilirlik temaları bu yılın Tüketici Elektroniği Fuarı'nda en çok rağbet gören konseptler arasında yer alıyor. Bosch, gelecekte otomobillerde görüleceğine inandığı kabin tasarımı ile bu konuda kendi fikirlerini sergiledi. Yüksek teknolojiye sahip iç mekan kişilerin tüm dijital cihazlarını araca bağlayarak otomobili hareketli bir kişisel asistana dönüştürüyor.
Bosch'un tasarımı alıştığımız otomobil kabinlerden çok farklı, aslında onu yüksek teknolojili bir ofis olarak düşünebilirsiniz. Konsept aracının içerisinde ahşap panellere sahip kokpit ve sürücüleri algılayarak direksiyon, ayna, iç mekan sıcaklığı ve radyo kanalını kişinin tercihlerine göre ayarlayan yüz tanıma yazılımı bulunuyor. Otonom sürüş esnasında iç mekana yerleştirilen ekranlar film izleme ve video konferanslara katılma imkânı sunuyor.
Bosch'ta yönetim kurulu üyesi olan Dr. Werner Struth teknolojiyi "Otonom sürüş gerçek olduğu zaman araçlar eviniz ve iş yerinizden sonraki üçüncü yaşam alanınız olacak." şeklinde tanımladı. Firma 2025 yılına gelindiğinde kendi kendini sürebilen araçların insanlara yıllık 100 sürüş saati tasarruf getireceğini öngörüyor.
Bosch'un konsept aracındaki bilgisayarlar, teknoloji bulutu vasıtasıyla kullanıcının akıllı evine ve şehir hizmetlerine bağlanabiliyor. Örnek vermek gerekirse araç yolda gördüğü boş park alanlarını takip ederek bu bilgiyi paylaşıyor. Bulutun hesaplamaları sonucunda uygun park yerlerinin bir haritası çıkarılarak tüm sürücülerin bundan faydalanması sağlanıyor. Bosch, bu teknolojiyi yıl içerisinde test etmeyi planlıyor.
Bosch, geleceğin bağlanılabilir araçları konusundaki ciddiyetini otomobillere sürekli olarak kablosuz güncelleme getirilmesi gerektiğini belirterek gösterdi. Firma "etrafındakilerle etkileşim kuran bir aracın düzenli aralıklarla güvenlik güncellemeleri görmesi gerektiğinin" altını çizdi.