Fabrika verileriyle gerçek hayatta elde edilen yakıt tüketimi değerlerinin neden bu kadar farklı olduğunu öğrenelim.
Geçtiğimiz birkaç yılda otomotivde karşılaşılan en büyük skandallardan birisi, belki de en önde geleni olan emisyon hilesi Volkswagen grubunun başını ağrıtırken gezegende olayı duymayan kalmadı. Bununla birlikte bir başka hilemsi davranış birçok otoritenin ya gözünden kaçıyor ya da umursanmıyor ki bahsettiğim şeyin yakıt tüketim rakamları olduğunu çoğunuz anlamıştır.
Dünya üzerinde görülen en yüksek akaryakıt fiyatlarına sahip olan Türkiye'de özellikle önemli bir konuma sahip olan yakıt tüketim değerleri, üreticilerin teknik veri tablolarına bakıldığında çok çekici görünüyor olsa da çoğumuz için bu değerlere ulaşmak hayalden öteye gidemiyor.
Aslında doğru şartlar altında ulaşılması mümkün olan bu değerlerin ülkeden ülkeye farklılık gösterdiğini belirtmem gerekiyor. Öyle ki, aynı motor ve şanzımanla donatılan bir otomobil A.B.D. sürüş parkurunda, Avrupa'da elde ettiğinden %15 daha kötü tüketim değerine sahip olabiliyor.
Bu farklılığın en büyük nedeni olan test standartları Avrupa'da ECE R101 yönetmeliğiyle kontrol altına alınmış ki burada da en büyük güncelleme 90'lı yıllarda yapılmış. Bundan yirmi yıl önce sahip olunan otomobil teknolojisi ve trafik şartları düşünüldüğünde sorunun nedeni daha baştan anlaşılabiliyor.
Örnek vermek gerekirse şehir dışı sürüş parkuru bir laboratuvarda simüle ediliyor ve yaklaşık 25 derece sıcaklıkta, otomobilin elektrik sistemine yük getirecek klima, cam ve koltuk ısıtmalar gibi sistemler kapalıyken teste başlanıyor. Bu testte araç 20 saniye çalıştıktan sonra 41 saniyede 70 km/s sürate çıkıyor, 50 saniye bu süratte seyredildikten sonra 8 saniyede 50 km/s sürate iniliyor ve bu süratte 69 saniye yol alınmasının ardından 13 saniyede tekrar 70 km/s sürate çıkılıyor.
Bu noktadan sonra süratini 50 saniye boyunca sabit olarak koruyan otomobil 35 saniyede 100 km/s sürate hızlanıyor ve bu sürati de 30 saniye koruyor. Ardından 120 km/s sürate çıkması için 20 saniye verilen otomobil bu süratte 10 saniye yol aldıktan sonra 34 saniyede duruyor ve 20 saniye boyunca motor kapatılmıyor.
Toplamda 400 saniye süren parkur 62.6 km/s ortalama süratle geçilen yaklaşık 7 km'yi simüle ediyor ve tahmin edebileceğiniz gibi aracın rölanti devri çevirmesi gereken anlarda Start/Stop sistemlerinin devreye girmesi serbest bırakılıyor.
Şehir içi kullanımı için de gerçeklikten çok uzakta kalan bu tür bir parkur yaratan standartlar, üreticileri bu şartlara uyan şanzıman oranları kullanmaya iterken gerçek hayata geçildiğinde haliyle değerler çok farklı oluyor.
Şu sıralar üzerinde çalışılan yeni test standartlarının yanında Peugeot gibi bazı üreticilerin gerçek hayat tüketim değerlerini açıklamak istediklerini belirtmeleriyse geleceğe biraz daha umutla bakmamızı sağlayabilir.