Son dönemde büyük şehirlerin büyük sorunu haline gelen bir konuyu inceliyoruz.
Geçtiğimiz günlerde Castrol'un TomTom ile ortaklaşa olarak hazırladığı Global Dur-Kalk Endeksi sonuçları İstanbul'da araç kullananlar için pek de sürpriz olmadı. Sürücü başına yılda ortalama 32.880 dur-kalk yapılan şehirde her yolculuk ortalama 45 dakika sürüyor. 28,4 km/s olarak açıklanan ortalama trafik akış sürati rakipler arasında en düşük olmasa da genel olarak hız sınırlarına ne kadar uyulduğu düşünüldüğünde sıkışık trafiğin ortalamayı ne kadar düşürdüğü görülebiliyor.
Bu konuda asıl ilginç olan noktaysa şehirdeki araç sayısı. Organizasyon sırasında paylaşılan ilginç bilgiler arasında İstanbul'a kayıtlı 3,82 milyon araç bulunduğu ve günlük trafikteki araç sayısının 2.46 milyona ulaştığı bulunuyordu. Trafikteki binek otomobil sayısı da 2,5 milyonun üzerinde olsa da 1000 kişiye düşen yaklaşık 200 aracın, özellikle Avrupa'da yer alan bütün bütün büyük şehirlerin gerisinde olduğuna dikkat çekildi.
Durum böyle olunca insan sormadan edemiyor; Neden Avrupa'da yaşanan trafik bu derece kötü değil? Aslında bunun birden çok nedeni olsa da en büyük neden kesinlikle sürücüler. Trafiğin sağlıklı bir şekilde akabilmesi için bazı kurallara uyulması gerekiyor. Ne kadar ufak tefek gibi görünseler de sabit süratli sürüşlerin anahtarı bu kurallara uymaktan geçiyor.
Sabırsızlık konusunda kitap yazabilecek seviyede olan Türk sürücüsünün güvenli takip mesafesini korumadığını hepimiz gözlemlemişizdir. En ufak aralığa girmeye çalışan, hatta olmayan aralığı açmayı kendine görev edinmiş sürücüler her gün karşımıza çıkıyor. Güvenlik sağlamakla birlikte gereksiz fren yapmayı da önleyecek bir kural olan bu mesafeyi korumamak özellikle otoyollarda dalga hareketli tıkanıklıklara neden oluyor.
Bu tür yavaşlamalar sonrasındaysa devreye ek şerit üreten sürücüler giriyor ki trafiği içerisinden çıkılamayacak hale getirenler de bunlar. Şerit eksilmesi, akan trafiğin en büyük düşmanı. Şerit sayısı yol çalışması ve kaza gibi nedenlerle azalabiliyor olsa da olmayan şeritlerin yaratılıp bunların daha sonra tekrardan azaltılması gerekliliği büyük yavaşlamaları beraberinde getiriyor. Büyük şehirlerimizde duran trafiğe baktığımızda işin ucunda çoğu zaman şerit sayısında yaşanan azalma olduğunu görebiliyoruz.
Aceleciliğimize kurban olduğumuz diğer yerlerse kavşaklar. Işıklı kavşaklarda, gidilecek olan istikamet tıkalı olsa da kavşağa giren sürücüler, yeşil ışık yandığında yandan gelecek trafiği de keserken bu durumun önüne geçebilecek baklava desenli sarı boyaya sahip EDS'li kavşakların ne zaman kullanıma geçeceği hala belli değil. Aynı şekilde dönel kavşaklarda yolun kavşak içerisinde olmasını hala öğrenemediğimizden trafiği rahatlatmak için en iyi çözümlerden birisi olan bu oluşumların bile trafiği kilitlemesine neden olabiliyoruz.
Gördüğümüz gibi trafik problemini çözmemiz kolay. Yukarıda belirttiğim üç dört noktayı düzelterek bile içerisinden çıkılacak problemin başınıysa, ülkede çoğu şeyin yanlış gitmesine neden olan eğitim eksikliği oluşturuyor. Ayrıca cezadan anladığımızın, trafiğin akışını yavaşlatan birçok insan yerine hız sınırını 15-20 km/s aşan birkaç kişiye yüklenmek olması da sorunun büyümesine neden oluyor.